Quantcast
Channel: BEYAZ KİTAPLIK
Viewing all 276 articles
Browse latest View live

Muzıkacı Yanko ve Kamyonka - Henryk Sienkiewicz

$
0
0
MUZIKACI YANKO VE KAMYONKA
Orijinal Adı: Janko Muzykant - Lux in Tenebris Lucet
HENRYK SIENKIEWICZ
Çevirmen: Ahmet RASİM
Papersense Yayınları
Şubat 2014, 1. Baskı
(Orijinal İlk Basım 1879)
46 Sayfa

AFD:
    Muzıkacı Yanko ve Kamyonka, internet üzerinden kitap satışı sektörüne tabiri yerindeyse bomba gibi giren Babil.com 'un hediyesi olarak elimize ulaştı. Bu kitap, Babil.com'un kendi yayınevi olan Papersense Yayınları'nın ilk kitabı ve Papersense Yayınları'nın yayınlayacağı "İlk Tercümeler Dizisi"nin de bir örneği.  

    Kitabımızda; Ahmet Rasim'in çevirisiyle, Nobel ödüllü Polonyalı yazar Henryk Sienkiewicz'in Muzıkacı Yanko ve Kamyonka adlı iki kısa öyküsü var. Öykülerin dışında Henryk Sienkiewicz ve Ahmet Rasim hakkında geniş bilgi ve Henryk Sienkiewicz üzerine yazılmış S.C. de Soissons imzalı bir de deneme var. 

   Muzıkacı Yanko ve Kamyonka hediye olmasının dışında, cildiyle de gönlümde ayrı bir yere sahip oldu. Artık sadece sahaflarda gördüğümüz türden ciltli kitaplardan birinin ilk sahibi olmak güzel bir duygu. Kokusu bile farklı :) Bu güzelliklerin üstüne, Sienkiewicz'in daha önce Ateş ve Kılıç'ını okumuş ve beğenmiş olmam Muzıkacı Yanko ve Kamyonka'yı bir an önce okuma isteğimi perçinledi. Muzıkacı Yanko da Kamyonka da bir çırpıda okunan ve insanı etkisi altında bırakan hüzünlü hikayeler. 

     Papersense Yayınları "İlk Tercümeler Dizisi" ile bu cilt formatıyla kitaplar yayınlarsa, Beyaz Kitaplık'ın en değerli raflarından biri Papersense Yayınları'ndan oluşur diye düşünüyorum. İnşallah Papersense Yayınları'nın yeni kitapları da bir an önce çıkar. 

Altı Çizilesi:
   Sevdikleri vücutları kaybedenler ömürlerini ne olursa olsun bir şeye rapt etmelidirler. Yoksa başka surette yaşayamazlar.

   Bazı insanlar, kullanılıp bir kenara atılan bir eşya gibi, bir kitabı da bitirdikten sonra bir köşeye atarlar. Fakat bazıları da kitabı ellerinden bırakmadan önce kendilerini en çok etkileyen yerlerin alını çizerler. Daha sonra bir kitabın içerisinden bir uyarıcıya ihtiyaç duyduklarında ve bir kitabın ahengini aradıklarında işaretledikleri yerlere, yani kendi düşüncelerine geri dönerler Çünkü bu hissettikleri düşünceler bir yazarca ifade edilmiştir. Aynı şekilde kendi hissiyatlarına daha güçlü ve doğal bir halde geri dönerler çünkü bu hissiyatı bir başkasının sözünde bulmuşlardır.  -S.C. de Soissons-

Kitabın Tanıtımından:
   İki hikâyelik kitap, 1905 yılında Nobel edebiyat ödülüne layık görülen meşhur Polonyalı yazar Henryk Sienkiewicz’in imzasını taşıyor. Ülkemizde 1900 yılında Ahmet Rasim çevirisiyle Osmanlıca yayınlanan bu hikâyeleri modern Türkçeye aktarırken, çevirinin aslına mümkün olabildiğince sadık kaldık. 

   Kitabımız hikayelerin yanı sıra, hem yazara hem de bu defa çevirmen kimliğiyle gördüğümüz Ahmet Rasim'e ait portreler ile 20 yüzyılın başlarında Sienkiewicz hakkında S. C. de Soissons tarafından hazırlanmış kapsamlı bir inceleme içeriyor. Kitabımız Sienkiewicz’in edebi gücüne Ahmet Rasim’in harikulâde Türkçesinden bakmayı vaat ediyor...

   Farklı alanlarda yayıncılık yapmayı hedefleyen Papersense’in dizi başlıklarından biri de, İlk Tercümeler adını taşıyor. İlk Tercümeler, 19. asırda yapılan edebi ve fikri tercümelerin dil ve harf inkılabı sonrasında doğan kuşaklarla bağını yeniden kurmayı amaçlıyor. Papersense, dönemin tercüme tercihlerini ve dilini göstermesi açısından kıymeti haiz olan ve uzun süredir Latin harflerine aktarılmayı bekleyen pek çok eseri günümüz alfabesine aktarmaya bundan sonra da devam edecektir.

ptmrot.com
Henryk Sienkiewicz Hakkında:
  Tam adı Henryk Adam Aleksander Pius Sienkiewicz olan ve kimi zaman Litwos mahlasını kullanan ünlü Polanyalı yazar, 1846'da Wola Okrzejska'da doğmuştur. Eserleri Leh dilinin zirvesi sayılan Sienkiewicz, Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanların karşılaştıkları zorlukları anlattığı başyapıtı, "Quo Vadis?" isimli romanıyla dünya çapında haklı bir şöhrete kavuştu. 17. yüzyıl Polonya tarihi ve kültürünün fotoğrafını çektiği meşhur üçlemesi (Demir ve Ateş, Tufan, Bay Wolodyjowski) ile tarihi roman türünün zirvesinde kendine yer açtı. Edebiyat gücünü 1905 yılında nobel ile taçlandıran Sienkiewicz 15 Kasım 1916'da İsviçre'de hayata veda etmiştir.

Henryk Sienkiewicz Eserleri: 
Boşuna (1872)
Selim Mirza (1876)
Yaşlı Hizmetçi (1876)
Füzen Taslakları (1877)
Amerika Yolculuğu Mektupları (1878)
Muzıkacı Yanko (1879)
Poznanlı Bir Öğretmenin Güncesi ( 1879)
Za chlebem (1880)
Fener Bekçisi (1882)
Galip B (1882)
Ateş ve Kılıç Ogniem i mieczem (1884)
Tufan (1886)
Bay Wołodyjowski (1888)
Bez dogmatu (1891)
Rodzina Połanieckich (1894)
Quo Vadis Nereye Gidiyorsun? (1896)
Toton Şövalyeleri (1900)
W pustyni i w puszczy (1912)


İki Şehrin Hikayesi - Charles Dickens

$
0
0
İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ
Özgün Adı:A Tale of Two Cities
CHARLES DICKENS
Çevirmen: Ümit ŞAHİN
Yıldız Yayıncılık
(Orijinal İlk Basım 1859)
192 Sayfa

AFD:
    Ortaokuldan beri düzenli olarak kitap okuyorum, hep daha da fazla okumaya çalışmama rağmen, yeterli değil. Bu yetersizlik de, Charles Dickens ve onun gibi değerli yazarların ilk defa bir kitaplarını okuduğumda gün yüzüne çıkıyor.

   İlk okuduğum Dickens kitabı, bir gazete kampanyasından aldığım ve adını ilk defa duyduğum bir yayınevinin (Yıldız Yayıncılık) bastığı İki Şehrin Hikayesi oldu. Daha önce okuduğum klasiklerde yayınevlerinin (Alter Yayınları) çevirilerinin bir kitabı nasıl okunmaz hale getirebileceğine üzülerek şahit olmuştum. Bu kitaba da şüpheyle başlamama rağmen bir kaç yerde yapılan yazım hataları dışında bir sorun yoktu diyebilirim. Tabii benim okuduğum 192 sayfalık kitabın çoğu yayınevinde 400 küsür sayfa olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek gerek.

    İki Şehrin Hikayesi, Fransız Devrimi zamanının Paris'ini, anlatıyor. Bir yanda açlıkla, sefaletle mücadele eden halk, bir yanda lüks yaşamlarıyla asilzadeler. Ve öyle bir zaman gelir ki, asilzadeleri kocaman duvarları, kanunları onları koruyamaz olur. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan halk artık gözü dönmüşcesine kazanmak ister. Cumhuriyet kurulacak, kendilerine zulmeden asillerden intikam alınacaktır. Peki bu intikam adil bir şekilde mi alınacaktır? Hiç suçu olmayan insanlar da, gözü dönmüşcesine katledilecek midir? Suçlu ile suçsuzu kim ayırt edecektir?..

   Yıllarca hapishanede kalmış, bundan dolayı da çıldırmış Dr.Manette, Dr.Manette'nin uşaklığını yapmış Defarge ve karısı, Dr.Manette'nin sadık dostu banka müdürü Lorry, Dr Manette'nin kızı Lucie ve Lucie'nin eşi Fransız asilzadelerinden Charles Darnay'ın Paris ve Londra arasında geçen romanı; İki Şehrin Hikayesi.

     Bir devrimin yıkıcılığında yürek dağlayan hazin ve mağrur bir aşk hikayesi....

Kitabın Tanıtımından:
   Fransız Devrimi'nin kişilerin hayatında yaptığı yıkıntıları gözlemleyen, şiddetin şiddeti, nefretin de nefreti getirdiğini anlatan etkileyici bir roman.

yenimakale.com
Charles Dickens Hakkında:
   Memur bir babanın oğlu olarak 1812 yılında doğan Dickens, küçük yaşlardan itibaren sefaletle tanıştı. Henüz 11 yaşında iken bir boya fabrikasında çalışmak zorunda kaldı. 15 yaşında bir avukatın yanına giren genç Dickens, öğrenmeye meraklı olduğu için boş zamanlarında stenografi öğrendi. 1835 yılında Morning Chronicle gazetesine stenograf olarak girdi ve 1835’te “Boz” takma adıyla “Boz’un Karalamaları” başlığında notlar yayımlamaya başladı.

   1837’de ise esas onu ünlendirecek olan “Bay Pikvik’in Serüvenleri” adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl içinde Catherine Hogarth ile evlendi. 1840 yılında ölen baldızı Mary’e ithaf ettiği Antikacı Dükkanı romanını yayımladı.

   1840-41’de Amerika’ya gitti ve burada büyük bir coşkuyla karşılandı, ama “Genel Okur İçin Amerika Notları” kendisini o kadar içtenlikle ağırlamış olanlarda şiddetli tepkilere yol açtı. 1843 ile 1846 arasında bol bol seyahat eden Dickens, bu seyahatlerde dönemin ünlü yazarlarıyla tanışma fırsatı buldu. Bu dönemde yine Daily News gazetesini ve Household Words dergisini çıkardı.

   1858 yılında karısından ayrılan Dickens, b dönemden itibaren yine sık sık seyahate çıktı, konferanslar verdi. Ama çok yoruldu ve Gadshill’deki evinde istirahate çekilmek zorunda kaldı. 1870’te de şöhretin zirvesindeyken öldü.
Kaynak: kimkimdir.gen.tr
  Charles Dickens Eserleri: 
Bay Pikvik'in Maceraları (1837)
Oliver Twist (1839)
Nicholas Nickelby (1839)
Antikacı Dükkanı (1841)
Bir Noel Şarkısı (1843)
Martin Chuzzlewit (1844)
Dombey ve Oğlu (1846-1848)
David Copperfield (1850)
Kasvetli Ev (1853)
Zor Yıllar (1854)
İki Şehrin Hikayesi (1859)
Büyük Umutlar (1861)
Müşterek Dostumuz (1865)

Teklifinizle İlgilenmiyorum - Başar Başarır

$
0
0
 TEKLİFİNİZLE İLGİLENMİYORUM
BAŞAR BAŞARIR
Can Yayınları
Ekim 2013, 1. Baskı
180 Sayfa

AFD:
    2014 Yunus Nadi Ödülü'nü öykü dalında alan Teklifinizle İlgilenmiyorum Başar Başarır'ın okuduğum ilk kitabı.

     Başar Başarır'ın  kalemini, mizahını sevdim. Farklı farklı konular, karakterler işlemiş Başar Başarır; yeri gelmiş aldatılmış bir kadının, yeri gelmiş Türk bürokrasinin kurbanı bir ilaç mümessilinin, yeri gelmiş bir devenin hikayesini anlatmış bizlere.

   Hikayeleri okurken gerçekten keyif aldım. Bazen "şu dedelerimizden duyabileceğimiz küfürlü deyimler, atasözleri  acaba fazla mı kullanılmış?" diye düşündüğüm de oldu fakat bu durum yine de kitabı sevmeme engel teşkil etmedi. Özellikle kitaptaki ilk öykü "Seher" ve Gezi olaylarının işlendiği son öykü "Hangi Şeyler" en sevdiğim öyküler oldu.

   Keyifle okuduğum bu kitaptan sonra Başar Başarır'ın bir diğer ödüllü kitabı; 2004 Sait Faik Hikaye Armağanı'nı kazanan "Getirin O Günleri Yakalım Bu Öyküleri" de tabii ki okuma listeme girimiş oldu.

Altı Çizilesi:
   - Bir ilişkinin en tehlikeli dönemi üçüncü ve yedinci yıllardır. Orayı geçtin mi tamam. 
   Gene bilmiş bilmiş anlatıyor Gülten. Öğlen yemeğinde beni esir aldı. Rüzgarlı alışveriş merkezinin en havalı, en modalı mekanındayız. Pahalı saatini takmış ama sağ bileğine takmış. Çünkü sol bileğindeki saat izi halkasını gururla taşıyor. Teknede ne kadar bronzlaştığının kanıtı o. Kalkıp gitmemek için kendimi zor tutuyorum. 

   Çocuklar uyudu. Şimdi bu balkonda kendimleyim. Boşlukla aramda demirden korkuluklar. Yarı belime kadar. Sözde beni engelleyen, koruyan, korkutan korkuluklar. Bir zıplamayla tepesine çıktığım. Bir ip cambazı gibi dengemi buluyorum. Özgürlük hoşuma gidiyor. İnsanlar yükseklikten korkmaz. İçlerinde kabaran aşağıya atlama arzusundan korkar.

     Gökdelenlerin camları açılmaz. Açılsa da en fazla otuz derece. Kimse atlamasın diye aşağıya. Ama bizim balkonumuz var, biz zenginiz. Biz her yerden atlayabiliriz.
Kitabın Tanıtımından:
   Sakin sakin kumandanın kırmızı düğmesine basıyorum. Susun, hepiniz susun lütfen. Ne halin varsa gör Cüneyt. Öpsün seni Zeki Müren.

   Küçük adımlarla balkona doğruyum... Bir sıçrayışta korkulukların tepesindeyim. En dengeli halimde. En güvenli. En ben. Yüzüme çarpan rüzgârın tatlı nefesinde nenemin kokusunu buluyorum. Kollarımı iki yana açıp Abdurrahman Efendi'nin çatısına doğru bırakıyorum gövdemi. 

   Biliyor musunuz, ben Seher'im.

  Öykücülüğümüzün "ele avuca sığmaz" kalemi Başar Başarır, Can Yayınları'nda. Başarır, cümlesi açık, kalemi tutuksuz yazarlardan; Türkçeyi gündelik dilin tüm alanlarına uzanacak, tüm renkleri kapsayacak biçimde kullanıyor. Bu nedenle, aklınıza gelebilecek her kesimden insan, bütün zenginliği ve cıvıltısıyla yer alıyor bu öykülerde. Teklifinizle İlgilenmiyorum, yaşamın insanı köşeye sıkıştırdığı, onun canını yaktığı her parçasına başkaldırıyor. İçerdiği mizaha, taşkın zekâsına ve akıcılığına bayılacaksınız.

26 Ağustos 2014 tarihinde "Teklifinizle İlgilenmiyorum"u en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
İdefix 7,80 TL
Arkadaş 8,28 TL
PTTKitap 8,40 TL 
OkuOku 8,76 TL
KitapZen 8,88 TL
KitapYurdu 8,91 TL

cnnturk.com
Başar Başarır Hakkında:
   1970 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği'ni bitirdi. Ardından İngiliz Hükümeti'nden aldığı bir bursla yüksek lisansını Londra’da City University’de sosyoloji bölümünde, dijital iletişim alanında yaptı. Bir dönem CNN Türk ’te program müdürlüğü yaptı. İstanbul Bilgi ve Galatasaray üniversitelerinde "siyasal iletişim" başlığı altında dersler verdi.

  2004 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı Getirin O Günleri Yakalım Bu Öyküleri adlı eseriyle alan Başarır 2014'te de Cumhuriyet Gazetesi tarafından düzenlenen 69. Yunus Nadi Ödülü'ne öykü dalında layık görülmüştür. Evli olan Başar Başarır bir kız çocuğu babasıdır.
Kaynak: Wikipedia

Başar Başarır Eserleri:
Kent Kitabı (1992) (Armoni)
Eski Şehrin Ayazı (1996) (Era Yayın)
Nedir Hayat (2000) (Dost Kitabevi)
Getirin O Günleri Yakalım Bu Öyküleri (Ekim 2003) (Doğan Kitap)
Çıktığınız Hevesle İniniz (Ekim 2004) (Doğan Kitap)
Bozuk Para 1 Lira, Yıllar Sonra Geri Dönen Sevgili (Mart 2005) (Doğan Kitap)
Düzenboz (Ekim 2012) (Geniş Kitaplık)
Teklifinizle İlgilenmiyorum (Ekim 2013) (Can Yayınları)
Bize Umut Gerek (Şubat 2014) (Can Yayınları)

Ağustos 2014 Çok Satan Kitaplar Listesi

$
0
0
  Kitap satışı yapan 20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturduğumuz Ağustos ayı listemizin başında Hikmet Anıl Öztekin'in kitabı Elif Gibi Sevmek var.


ELİF GİBİ SEVMEK
Namazlar gibi vakti olsa seni özlemenin... 
Alırız abdestimizi Yalandan yağmurlu İstanbul gecelerinde Özleriz adam gibi... 
Sen yoktun o zamanlar, çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben... 
Ne zaman bir dert gelse bana, yağmur yağar, Dinler, dokunur, ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım... 
Ateşim sönerdi.. 
sonra büyüdüm.. 
gözlerini gördüm, 
Yandım, yağmur yağdı, ve ilk kez sönmedim... 
Ben yağmurdan daha fazla bi seni sevebildim...

1. Elif Gibi Sevmek - Hikmet Anıl Öztekin - Sufidükkan Kitap
2. Deliduman - Emrah Serbes - İletişim Yayınları
3. Kayıp Sicil - Soner Yalçın - Kırmızı Kedi
4. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
5. Allah De Ötesini Bırak - Uğur Koşar - Destek Yayınları


6. Yaz - Kürşat Başar - Everest Yayınları
7. Böğürtlen Kışı - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
8. Son Kamelya - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
9. Kocan Kadar Konuş - Şebnem Burcuoğlu - Dex Yayınları
10. İlk Aşk - John Green - Pegasus Yayınları

11. Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
12. Aşkın İstilası Yol - Metin Hara - Destek Yayınları
13. Aynı Yıldızın Altında - John Green - Pegasus Yayınları
14. Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
15. Paris'te Balayı - Jojo Moyes - Pegasus Yayınları 

16. Peter Pan Ölmeli - John Verdon - Koridor Yayınları
17. Mart Menekşeleri - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
18. En Güzel İsimler Allah'ındır - Uğur Koşar - Destek Yayınları
19. Menekşe Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları
20. Cafe Fernando - Cenk Sönmezsoy - Okuyan Us Yayınları



21. Bukre - Kahraman Tazeoğlu - Destek Yayınları
22. Papatya Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları
23. Beş Rahmet Kapısı - Uğur Koşar - Destek Yayınları
24. Senden Önce Ben - Jojo Moyes - Pegasus Yayınları
25. Karatay Diyeti Set - Canan E. Karatay - HayyKitap




26. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small - NTV Yayınları
27. Ardında Bıraktığın Kadın - Jojo Moyes - Pegasus Yayınları
28. Duygu - Işık Parlakyıldız - Müptela Yayınları
29. İri Memeler Geniş Kalçalar - Mo Yan - Can Yayınları
30. Gece Yarısından Sonra - Tess Gerritsen - Martı Yayınları











Haftanın çok satan kitapları - Ayın çok satan kitapları - çok satan kitaplar - çok satan kitaplar 2012 - çok satan kitaplar 2013 - çok satan kitaplar 2014 - en çok satan kitaplar- çok okunan kitaplar - kaç adet sattı - ne kadar sattı - ocak - şubat - mart - nisan - mayıs- haziran - temmuz - ağustos - eylül - ekim - kasım -aralık

Eylül 2014 Çok Satan Kitaplar Listesi

$
0
0
  Kitap satışı yapan 20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturduğumuz Eylül ayı listemizin başında Hikmet Anıl Öztekin'in kitabı Elif Gibi Sevmek var.


ELİF GİBİ SEVMEK
Namazlar gibi vakti olsa seni özlemenin... 
Alırız abdestimizi Yalandan yağmurlu İstanbul gecelerinde Özleriz adam gibi... 
Sen yoktun o zamanlar, çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben... 
Ne zaman bir dert gelse bana, yağmur yağar, Dinler, dokunur, ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım... 
Ateşim sönerdi.. 
sonra büyüdüm.. 
gözlerini gördüm, 
Yandım, yağmur yağdı, ve ilk kez sönmedim... 
Ben yağmurdan daha fazla bi seni sevebildim...

1. Elif Gibi Sevmek - Hikmet Anıl Öztekin - Sufidükkan Kitap
2. Aldatmak - Paulo Coelho - Can Yayınları
3. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
4. Deliduman - Emrah Serbes - İletişim Yayınları
5. Yaralı - Kahraman Tazeoğlu - Destek Yayınları


6. Allah De Ötesini Bırak - Uğur Koşar - Destek Yayınları
7. Böğürtlen Kışı - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
8. Kayıp Sicil - Soner Yalçın - Kırmızı Kedi
9. Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
10. Son Kamelya - Sarah Jio - Arkadya Yayınları

11. Yaz - Kürşat Başar - Everest Yayınları
12. Aşkın İstilası Yol - Metin Hara - Destek Yayınları
13. Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
14. Aynı Yıldızın Altında - John Green - Pegasus Yayınları
15. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small - NTV Yayınları

16. Mart Menekşeleri - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
17. En Güzel İsimler Allah'ındır - Uğur Koşar - Destek Yayınları
18. Kocan Kadar Konuş - Şebnem Burcuoğlu - Dex Yayınları
19. Swastika Geceleri - Katharine Burdekin - Encore Yayınları
20. Cafe Fernando - Cenk Sönmezsoy - Okuyan Us Yayınları


21. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell - Can Yayınları
22. Menekşe Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları
23. Çirkin Güzel - Aslıhan Akagöz - Optimum Kitap
24. Yağmur Sonrası - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
25. Teğmen - Mehmet Ali Çelebi - Kırmızı Kedi



26. Bir IKEA Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri'nin Olağanüstü Yolculuğu - Romain Puertolas - Can Yayınları
27. Papatya Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları
28. İlk Aşk - John Green - Pegasus Yayınları
29. Bukre - Kahraman Tazeoğlu - Destek Yayınları
30. Paris'te Balayı - Jojo Moyes - Pegasus Yayınları 











Haftanın çok satan kitapları - Ayın çok satan kitapları - çok satan kitaplar - çok satan kitaplar 2012 - çok satan kitaplar 2013 - çok satan kitaplar 2014 - en çok satan kitaplar- çok okunan kitaplar - kaç adet sattı - ne kadar sattı - ocak - şubat - mart - nisan - mayıs- haziran - temmuz - ağustos - eylül - ekim - kasım -aralık

Kor - Hasan Saraç

$
0
0
KOR
Aşkın Merkezi Mevlânâ'ya Yolculuk
HASAN SARAÇ
Timaş Yayınları
Eylül 2014, 1. Baskı
270 Sayfa

AFD:
   Kor; yazdıklarını, paylaştıklarını ilgiyle takip ettiğim Hasan Saraç'ın son romanı. Hasan Bey bu sefer bize Mevlânâ ve Mevleviliğin gölgesinde birbirinden farklı, hatta birbirinden zıt yüreklerin, kendilerine ve birbirlerinin yüreklerine olan yolculuğu anlatmış. 

  Kitapta üç ana karakter var. Biri, "Varoluşçuluk ve Mistizm"üzerine doktora yapan Evelyn. Biri, nişanlısından, işinden ayrılmış ve egosu tavan yapmış Mustafa. Üçüncüsü ise Beyşehir'in Bayavşar köyünde bir yetim, Cemal. Cemal babaannesiyle büyüyor. Benim en sevdiğim karakter Cemal olduğu için biraz onun hikayesinden bahsetmek istiyorum. Cemal ailesini küçük yaşta kaybedince babaannesiyle yaşamaya başlar. Babaannesinin evine sık sık gelen nur yüzlü bir derviş ona aile yadigarı olduğunu söylediği neyi emanet eder. Bir süre sonra Cemal okumak için İstanbul'a gider, oradayken babaannesi vefat eder, babaannesinin vefatıyla doğduğu topraklarda kimsesi kalmamıştır. Fakat Cemal artık büyümüş ve kendisine neyi veren dervişin kim olduğunu öğrenmeye karar vermiştir. Ve bir gün İstanbul'dan köyüne doğru yolculuğu başlar, köyüne, kendine, mevlâya doğru bir yolculuk...

 Kitabı genel olarak beğendim, Mevlana hakkında kitaplar okumuş olmama rağmen daha önce karşılaşmadığım bir bilgiyi de Hasan Saraç sayesinde öğrenmiş oldum. Kitap hakkında tek eleştirim ise, trende geçen diyalogların bana doğal gelmemesi diyebiliriz. Anlatılmak istenenin anlatılabilmesi adına biraz zorlama diyaloglar olmuş. 

 Son olarak Hasan Saraç'tan bahsedip ünlü yazarlar, ressamlar ve bestekarlar için yazdığı portrelerden bahsetmemek olmaz. Kitabını okumuş olduğum her yazarın hikayesini bir de Hasan Saraç'ın kaleminden okumayı seviyorum. Göz atmak isterseniz hasansarac.net

Altı Çizilesi:
   Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme. Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir. Mevlânâ

   Boş yere kimsenin kalbini kırmayınız. Hele o kişi sizden daha zor durumda ise ayrıca ihtimam gösteriniz. Bir insanın hatasını yüzüne vurmak, hele başkalarının yanında küçük düşürmek kamil insanın yapacağı iş değildir.


Kitabın Tanıtımından:
   Aşk ateşine kapılan üç yürek… Asırlık arayışların ve sırların peşinde kesişen yollar… Mevlânâ'nın serinletici ikliminde kendi gerçeğini keşfeden ve huzura kavuşan benlikler… İngiltere'nin soğuk ikliminde tasavvufun çekici dünyasıyla tanışan Evelyn… Kalbi ve egosu arasında sıkışan Mustafa… Nesilden nesile aktarılan bir "ney"in gizemli hikâyesinde kendini arayan Cemal… Ve üç karakterin aşkın merkezi Mevlânâ'da buluşan hayatları. 

   Hasan Saraç'ın kaleminden Mevlânâ ile tanışmaya ve onun şifalı sözleriyle buluşmaya can atan tüm kalpleri günlük hayattan koparıp bambaşka bir atmosfere yaklaştıracak, unutulmayacak bir roman…

11 Ekim 2014 tarihinde "Kor"u en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapElinizde 10,50 TL
D&R 10,50 TL
OkuOku 10,95 TL
Pandora 11,10 TL 
KitapSihirbazı 11,10 TL
KitapYurdu 11,25 TL



Hasan Saraç Hakkında: 
   Hasan Saraç 1951 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Fen Lisesi ve ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’ni bitirdikten sonra mesleki eğitimlerin yanı sıra 1985-1988 yılları arasında Harvard Business School yöneticilik programlarına katıldı. Otuz yedi yıl boyunca değişik sektörlerde işveren ve/veya üst düzey yönetici olarak çalıştı.

   Çapraz Oyun adlı ilk romanı 2010 yılında, Zaman Gezginleri – Kerim ile Sibel 2012 yılında, üçüncü romanı 13 Saat + 1 Ömür 2013 yılında yayınlandı. Dördüncü ve son romanı KOR – Aşkın Merkezi Mevlana’ya Yolculuk ise Eylül 2014’de yayınlandı.

  2010-2014 yıllarında Edebiyat Haber sitesinde yazar ve sanatçı portreleri ile kitap tanıtımları yayınlandı.  Yönetim danışmanlığı da yapan Saraç, zaman ve mekânın fantastik danslarına sahne olan, birbiriyle ilintili yeni roman projeleri üzerindeki çalışmalarını sürdürmektedir.
http://hasansarac.net
Twitter: https://twitter.com/caprazoyun
Facebook: https://www.facebook.com/caprazoyun

Hasan Saraç Kitapları:
Çapraz Oyun
Zaman Gezginleri
13 Saat + 1 Ömür
Kor

Devlet Ana - Kemal Tahir

$
0
0
DEVLET ANA
KEMAL TAHİR
İthaki Yayınları
Mart 2011, 11. Baskı
(İlk Basım: 1967)
652 Sayfa

AFD:
   Bir yılı aşkın bir süredir birlikte kitap okuduğumuz Kitap Kardeşliği grubumuz bu ay kitap oylaması yapmak yerine, kitabı seçecek kişi oylaması yaptı. Arkadaşlarımızın oylarıyla kitabı seçecek isim biz olduk. Buradan arkadaşlarımıza tekrar teşekkür ederiz. Bu oylamalar başlar başlamaz aklımda uzun zamandır araştırdığım, okumak istediğim ve genellikle beğenilmiş iki kitap ismi gelmişti. Biri Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sı diğeri ise malum olduğu üzere :) Kemal Tahir'in en iyi kitabı olarak adlandırılan Devlet Ana'ydı. Bu iki kitap arasında kalsamda, kendi tarihimizi içeren Devlet Ana'yı Kitap Kardeşliği ile okuma fikri daha cazip geldi. Ve bu şekilde Ekim ayı kitabımız seçilmiş oldu.

     Devlet Ana 1290'lı yılları anlatır. Ertuğrul Gazi hasta yatağından uç beyliğini yönetmektedir. İnsanları ırk, din, dil... diye ayırmadığından herkese adaletli davrandığından, aslında kendisine düşman olan komşuları tarafından da sevgi ve saygı duyulan bir kişi olduğundan beyliğini uzun yıllardır barış içinde yönetmiştir. Fakat bu barış havası, günümüzde de olduğu gibi herkes tarafından sevilmemektedir. Savaş tellalları uç beyliklerinin arasına nifak tohumları ekmektedir. Savaş yanlıların kışkırtmalarının arttığı bir dönemde Ertuğrul Gazi vefat eder. Yerine amcası Dündar'ın yeni bey olmak adına elinden geleni yapmasına rağmen Orhan Bey seçilir. Bu gergin ortamda Orhan Bey ne yapacaktır? Tabii ki devamı Devlet Ana'nın sayfaları arasında. :)

    Devlet Ana kesinlikle benim favori kitaplarımdan biri oldu. Kitabın anlattığı dönem ve bu dönemi anlatırken kullanılan dilin o dönemi yansıtması kitabın en beğendiğim yönleriydi. Tabii bunların yanında kitabın sürükleyiciliği ise benim için uzun süredir özlemini duyduğum bir duyguydu. "Elimden bırakamadım" demek yakışan bir tanım olur Devlet Ana ile geçirdiğim günler için.

    Tarihi seviyorum fakat tarihin romanlaştırılmış şeklini okumayı daha çok seviyorum. Tamam şunu da kabul ediyorum, yazar kendine göre bir şeyler ekleyip çıkarmış, istediği şekilde gerçekleri değiştirmiş olabilir. Fakat bu sadece roman için geçerli değil ki, belgelere, ispatlara dayanan çoğu tarih yazarı da sürekli birbirlerini yalanlayıp durmuyor mu? O yüzden benim için önemli olan tarihi bu şekilde zevkle okuyabilmek. Ben okurken aklıma takılan her şeyi de elimden geldiğince araştırdığımdan, halimden gayet memnunum. :)

   Devlet Ana; göçebe Türklerin devlet düzenine geçişini anlatır.
  Devlet Ana; beyliğin, kumandanlığın sadece babadan oğula geçme yoluyla değil; sabırla, akılla, güçle ve merhametle nasıl kazanıldığını anlatır.
   Devlet Ana; kadınların mal gibi alınıp satıldığı devirlerde, nasıl yönetimde olduklarını, nasıl cesur bir şekilde vatanları için savaştıklarını anlatır.
    Devlet Ana; töremizi, düzenimizi, bize bizi anlatır, geçmişimizi, nereden geldiğimizi anlatır...
 
   Ertuğrul Gazi, Osman Gazi ve o dönemin büyükleri, ahileri, dervişlerinden, günümüz büyüklerine! Nasıl kaybetmişiz benliğimizi, nasıl tek tutunduğumuz çıkarlarımız olmuş böyle? Şu Ahiler Meclisi öğütlerinin asaletinden, bugünün çirkefliğine nasıl varmışız?
      Ey oğul! Saygılı ol ki saygı göresin!.. Sözün dolusunu söyle ki dinletebilesin! Bundan böyle sana şarap içmek kemik ataraktan kumar oynamak yoktur. Gammazlık, kasıntı, karalamak yoktur. Kıskanmayacaksın, kin tutmayacaksın, zulmetmeyeceksin!.. Yalan söylemek, sözden dönmek, namusa kötü bakmak gayet ayıptır ve de yoktur. Ellerin günahını görmezden geleceksin! Pintilik yoktur, hele hırsızlığı akla bile getirmek yoktur. Kuşanacağın kuşağın onurunu bil! Kılıç erliğine soyunmaktasın. "Ali'den üstün yiğit ve de Zülfikar'dan üstün kılıç olmaz" denilmiştir. Çabala ki, bu basamaklara yanaşabilesin... 

   Son olarak; 1968 yılında Türk Dil Kurumu'nun Devlet Ana ile  Kemal Tahir'e Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü verdiğini de unutmadan söylemek lazım. (Tabii Türk Dil Kurumu'nun, gerçekten Türk'ün Dil Kurumu olduğu zamanlarda verilen bir ödül.)

   Mutlaka okuyun, okutun...


Altı Çizilesi:
Babasının Mavro'ya öğütleri:
   Adam öldürmeyi zanaat edinmekte adamlık yok. Akıllı adam ömrü boyunca kılıç taşımaz. Hamallıktır. Kılıç hamallarının çoğu kancık olur. Kılıç kılıcı çeker üstüne... Ölmeyeyim dersen, atik davranıp karşındakini öldüreceksin... Atik davranıp öldürmeninse çizgisi çok bulanıktır... Yiğitlik nerede biter, kapelik nerede başlar bilinmez! Silahşörlükte kahpelikle adam vurmaya bir kez başlayan hiç iflah olmaz!

   Uçlarda postu kurtarayım dersen, önce oku atacaksın, sonra kimi vurduğuna bakacaksın.

    Karı tutkusu... Para tutkusu... Fırsat elverdi sanıp üste çıkma tutkusu yıkar ademoğlunu. Tutkusuna gem vuramayan kısa yaşar. 

   Beylikte tavşanı arabayla avlamak vardır.

   İtle dalaşmaktansa, çalıyı dolaş.

Mavro'nun Şövalya Notüs Gladyüs'e Türkmenleri anlatır:
     Akıl ermez bu Türkmen'in işine, hiç ermez Şövalyem... Yiyecek ekmeği yoktur, kapısına vursan yol sormaya, çabalar ki sofra kursun!
      - Ne yedirecek ekmeği olmayan zibidi?
      - Koşar hemen konu komşuya... Hiçbir şey uyduramasa, ekmekle turşu çıkarır!.. "Demin yedim!" diyerek yalan söyler, hep sana yedirmek için...

Kel Derviş'in müslüman olan Mavro'ya öğütleri:


    - İslam'a giren, Tanrı'yı her yerde var göre... Peygamberden gayet utana... Halka karşı edepsiz olmaya sakın... Töresiz iş tutmaya hiç... Kendinden büyüğe kasıntılı olmaya... Küçüğe kıyıcı olmaya... Sözünde, yemininde dura sımsıkı... Kimselere haset etmeye... Doğru söze "Evet" diye... Ayıp görse gerilip örte, kendi günahlarını bilip... Çünkü yere güç yetmez, göğe el vermez...

Şeyh Edebali'nin sözleri:
  Baban (Ertuğrul Gazi) rahmetli, büyük savaşçıydı, dünyaya gücü yeter yiğitlerdendi. Dileseydi at sırtından hiç inmez, vilayetler bozar, basıp çarpıp yırtıp koparıp ortalığa dehşet salarak hazineler toplardı. İstemedi, para bırakacağına saygılı ad bıraktı.Benzeri bulunmaz adam güdücülerdendi. Sertliğin gerektiği yerde, sertti çelik kadar, yumuşaklık gereken yerde yumuşaktı pamuk gibi... İyileri incitmez; kötüleri undurmazdı. Uzak umutluydu, çünkü sabırlıydı. Kavrayışı, bağışlayışı tez, öfkesi, cezalandırması yavaştı. Okuma yazma bilmezdi ama, öğütlerden en yararlıyı hemen seçer, uygulamada iç duraklamazdı...

   İnsanlar ne yana gitseler, ölümlerine doğru giderler.

Diğerleri:
   Deveyi yardan uçuran bir tutam ot.

   Bir ülkede düzen bozulursa, her şey bozulur.

 Herşeyin zamanı ve gök altında olan her işin vakti vardır. Doğmanın, ölmenin, aramanın, bulmanın,yitirmenin....

  Baş olayım diyenler, çevresindekilerin hepsinden daha akıllı, daha bilgili, daha cesur, hatta daha korkak bile olmak zorundaydılar. Buradaki akıl, buradaki bilgi, her durumda işe yararlılığı bakımından değerlendirilmeliydi. Baş, çevresindekilern hepsindendaha sezgili de olmalıydı, ayrıca bir işe ya hiç girişmemeli, girişti mi de, duraklama göstermeden, koparana kadar çabalamalıydı. Çocuktan, deliden, düşmandan, hatta karılardan bile öğüt almalı, ama, gene de, aklının kestiğini işlemeliydi.

   Yüreksiz yiğit çok yaşar, çünkü yiğidi yüreğinden tutup yüreğinden vururlar.


Kitabın Tanıtımından:
   'Devlet Ana', Osmanlı kurulmadan önceki Anadolu'nun görünümünü üve Anadolu insanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Kemal Tahir'iin en önemli romanı olarak gösterilen 'Devlet Ana', onun düşünce yapısını da en iyi yansıtan eserlerinden biri sayılmaktadır. 

   "Kemal Tahir, tarihi ve toplumu hakkındaki orijinal ve sağlam görüşlerinden hareket ettiği için hem 'mahalli ağızları', hem Türkçe'nin küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkanlarını kaynaştırarak ve aşarak kullanabilirmiştir. Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı bu davranıştadır. Daha önceki romanlarında da görülen bu özellik 'Devlet Ana'da en yüce noktasına erişmiştir. Türkçe'nin unutulmuş olan dehası bütün boyutları, zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir'in eserlerinde kendini göstermektedir." 
- Selahattin Hilav-

13 Ekim 2014 tarihinde "Devlet Ana"yı en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapSihirbazı 17,25 TL
İlknokta 17,50 TL
Arkadaş 18,50 TL
KitapYurdu 18,75 TL
Babil 18,75 TL 
D&R 18,75 TL



wikipedia.org
Kemal Tahir Hakkında: 
   Kemal Tahir 1910 yılıdnaİstanbul'da doğdu. Gazihasanpaşa Rüştiyesi'ni bitirip girdiği Galatasaray Lisesi'nin ikinci sınıfından ayrılarak öğrenimini yarıda bıraktı. Avukat katipliği, ambar muhasipliği, gazetecilik gibi işlerde çalıştı. 1938'de, Nâzım Hikmetle birlikte yargılandığı Donanma Komutanlığı Mahkemesi'nde on beş yıl hapse mahkum edildi. On iki yıl Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde yattıktan sonra, 1950'de Genel Af Yasası uyarınca geri kalan cezası bağışlandı. 1955'ten sonra yayımlamaya başladığı romanlarıyla edebiyatımızın önde gelen yazarları arasına katıldığı gibi, tarih konusundaki görüşleriyle de düşün hayatımızı etkiledi. 21 Nisan 1973'te, bir kalp krizi sonucunda İstanbul'da öldü.

Kemal Tahir Kitapları:
Hikaye

Göl İnsanları (1955)

Roman
Sağırdere (1955)
Esir Şehrin İnsanları (1956)
Körduman (1957)
Rahmet Yolları Kesti (1957)
Yediçınar Yaylası (1958)
Köyün kamburu (1959)
Esir Şehrin Mahpusu (1962)
Kelleci Memet (1962)
Yorgun Savaşçı (1965)
Bozkırdaki Çekirdek (1967)
Devlet Ana (1967)
Kurt Kanunu (1969)
Büyük Mal (1970)
Yol Ayrımı (1971)
Namusçular (1974)
Karılar Koğuşu (1974)
Hür Şehrin İnsanları (1974)
Damağası (1977)

Mayk Hammer Serisi
Derini Yüzeceğim (1954)
Ecel Saati (1955)
Kara Nara (1955)
Kıran Kırana (1955)
Gangsterler Kraliçesi (Çeviri)
Merhaba Sam Krasmer (Çeviri)

Senaryo
Haremde Dört Kadın (1965, Halit Refiğ ile birlikte)

Mektup
Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar (Nazım Hikmet'le yazışmaları)

Yıkıntı Çiçekleri - Patrick Modiano

$
0
0
YIKINTI ÇİÇEKLERİ
Orijinal Adı: Fleurs de Ruine
PATRICK MODIANO
Çevirmen: Hülya Tufan
Can Yayınları
1993, 1. Baskı
(Orijinal İlk Basım 1991)
112 Sayfa

AFD:
   Patrick Moiano'nun Nobel Ödülü'nü aldığını duyunca, "kimmiş, ne yazmış?" diye araştırmaya başladım. Kitaplarına bakınca yıllar önce alıp henüz okumamış olduğum Yıkıntı Çiçekleri'nin yazarı olduğunu öğrenmiş oldum. Bu rastlantıyı işaret olarak görüp okumaya başladım.

     Kitap 112 sayfa olmasına rağmen, benim için zorlu bir okuma oldu. Ya çeviriden, ya da yazardan kaynaklı, algılama sorunu çektiğim yerler oldu. Büyük ihtimalle çeviriden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Elimdeki kitap 1993 basımı ve Türkçe'ye ilk çevrilmiş hali. Modiano'nun Nobel ödülünü kazanmasıyla Can Yayınları büyük ihtimalle kitabın yeni basımlarını, yeni çeviriyle piyasaya sürer.

     Yıkıntı Çiçekleri'nin arka kapak yazısında kitabın içeriği hakkında kısaca; "Patrick Modiano'nun yıllar önce nedensiz yere intihar eden bir çiftin ölümlerini araştırırken, kendi geçmişini ve kimliğini de araştırması" deniliyor. Evet bir çift intihar etmiş ve bu olayı araştıran bir kişi var fakat kitabın sonunda bile çifte ne olduğunu öğrenemiyoruz. Ve o gün o çiftle irtibata geçen herkes araştıran kişinin ya tanıdığı çıkıyor ya da rastlantı sonucu karşılaştığı bir kişi. Bu fazlaca rastlantılar da sıkılmama sebep olan yerlerden biriydi. Sonuç olarak ya kitap çok kötüydü ya da ben kitaptan hiçbir şey anlamadım. Ben o baştaki işareti yanlış yorumladım galiba :))

   Bu arada Can Yayınları'nın Nobel Ödülü alabilecek yazarları keşfetme ekipleri var herhalde, neredeyse tüm Nobel ödüllü yazarlar Can Yayınları'nda. Haruki Murakami'ye Nobel ödülünü çok istiyorsa bir an önce Türkçe yayın haklarını Can Yayınları'na vermesini söylemeliyiz. :)

Kitabın Tanıtımından:
    Can Yayınları, çağdaş roman cangılında keşiflerini sürdürüyor: Türkiye'de ilk kez yayımlanan Patrick Modiano (1945) son dönem Fransız romancılığının en büyük adlarından biri. Yıkıntı Çiçekleri adlı bu romanında Modiano, kendi doğumundan on iki yıl öncesinin gizemli bir olayından yola çıkıyor : Çok düzenli, çok sakin, 'mazbut' yaşamları olan bir genç çift, bir gece rastlantı sonucu tanıdıkları iki çiftle, komşularını şaşırtacak ölçüde şamata yaparak eğlendikten sonra, sabaha karşı intihar ederler. Modiano, kolektif belleğin labirentlerinde yitmiş bir dedektif gibi, bu çiftin son gecesini yeniden kurmaya çalışır; artık eskisi gibi olmayan, taparcasına sevdiği Paris'te dolaşır ve genç çiftin intihar nedenini araştırırken sanki kendi geçmişini, kendi kimliğini de araştırmaktadır; bir süre sonra gerçek, yapıntıya (fiction), imgelem de, anılara karışır. Kimlik araştırması, elbette, insanın kendi geçmişiyle hesaplaşmasıdır ve sonucu önceden kestiremezsiniz. Öyle bir an gelir ki, romandan romana kendi derisini biraz daha soyan Modiano'nun neşterinin soğuk ve keskin çeliğini kendi derinizde duyumsarsınız; bir oda müziği dinlediğinizi sanırken derin bir gerçeğin senfonisiyle karşılaşırsınız. Sarsıcı, sersemletici, yürek buran, ama lirik bir roman Yıkıntı Çiçekleri
literatuurplein.nl
Patrick Modiano Hakkında: 
   İtalyan Yahudisi bir babanın ve Belçikalı bir annenin oğlu olarak 1945 yılında dünyaya gelen Modiano, Fransa'nın başkenti Paris'te doğdu. 2. Dünya Savaşı sırasında Paris'te hayata gözlerini açan yazar, ortaokulu devlet yardımıyla bitirdi.

   Lisede ünlü Fransız yazar Raymond Queneau'dan geometri dersi almaya başlayan Modiano, böylece edebiyat dünyasına ilk adımını attı. Queneau ile tanışması hayatında bir dönüm noktası olan başarılı edebiyatçı, Fransa'nın ünlü yayınevi Éditions Gallimard'ın kokteyline katıldı. Modiano, 1968 yılında ilk romanı "La Place de l’Étoile"i (Yıldızın yeri) yayımladı.
    
    1978'de Goncourt ödülünü kazanan yazar, sade dili ve kısa cümleleriyle "Modiano stili"ni yarattı. Modiano, eserlerinde sık sık 20. yüzyıl şehir insanının yakın geçmişini buruk bir hüzünle hatırlayışını işliyor.

1970 yılında Dominique Zerhfuss ile hayatını birleştiren Modiano, evli ve 2 çocuk babası.
Kaynak: sozcu.com.tr

Patrick Modiano'nun Türkçeye Çevrilmiş Kitapları:
Babam ve Ben (Tudem Yayınları)
Bir Gençlik (Can Yayınları)
Bir Sirk Geçiyor (Varlık Yayınları)
En Uzağından Unutuşun (Can Yayınları)
Kötü Bir İlkbahar (Can Yayınları)
Yıkıntı Çiçekleri (Can Yayınları)

Bir De Baktım Yoksun - Yekta Kopan

$
0
0
BİR DE BAKTIM YOKSUN
YEKTA KOPAN
Can Yayınları
Mayıs 2014, 17. Baskı
(İlk Basım: 2009)
163 Sayfa


AFD:
    "Bir De Baktım Yoksun" okuduğum ilk Yekta Kopan kitabı oldu. Açıkçası ilk hikayeyi ne kadar beğensem de sonunu beğenmemiş, tüm hikayelerin sonu inşallah böyle basit değildir diye düşünerek okumama devam etmiştim.

     Hikayelerin hepsinde ortak özellikler var. İlk ve en önemli ortak özellik; hikaye kahramanlarının babasını kaybetmesi ve hikaye boyunca babasıyla yaşadıkları/yaşayamadıklarının muhasebesini yapması. Diğer ortak özellik ise; kahramanların sorunlu bir evliliğe sahip olmaları, ya boşanmış ya da eşini kaybetmiş olmaları. Kitabı okurken bu ortak özelliklerden dolayı Yekta Bey'in gerçekten bu ve benzeri durumları yaşamış olabileceğini düşünmüştüm. Yekta Bey'in Radikal'e verdiği röportajında aradığım cevapları bulabildim. 

   Bir de Baktım Yoksun'a gelene kadar baba-oğul meselesini farklı bir şekilde algılıyordum. Onun üzerinden kuşak çatışmalarını, iktidar sorununu veya Doğu-Batı çatışmasını anlatmaya çalışıyordum. Ama geçen sene babamı kaybettim ve bu baba-oğul meselesinin bir gerçeklik olduğunu ve benim içime fena halde oturduğunu gördüm'
      Kim "İyi Uykular" adlı hikayede kahramanımızın ölen babasına yazdığı mektup gibi babasına bir şeyler yazmak ya da söylemek istememiştir ki, belki nefret dolu bir cümle, belki biraz sitem, belki teşekkür, belki de özür...

     "Bir De Baktım Yoksun"'un her hikayesinde, evet bir oğlun babasıyla yaşadıkları anlatılıyor, fakat o hikayelerde bir oğlun babasından bekledikleri/istedikleri de var. Bu yüzden "Bir De Baktım Yoksun" ileride mutlaka tekrar okuyacağım kitaplar arasına girdi. Minnak Ayaz'ımız büyüyüp ergenliğe girdiğinde, artık kendi doğruları olmaya başladığında Yekta Bey'in anlattıklarını tekrar okumaya ihtiyacım olacağını düşünüyorum. 

Dip Not: Yekta Kopan "Bir De Baktım Yoksun"la, 2010 yılı Yunus Nadi Öykü Ödülü ve Haldun Taner Öykü Ödüllü'nü kazandı       

Altı Çizilesi:
   Metro treninin üstündeki reklama bakarken bir aydınlanma yaşadım. Diğerlerinden farklı olduğunu iddia eden banka, tüketiciyi mutluluktan ağlatacak düşüklükte faiz oranıyla ev kredisi veriyordu. Bu haber anne-baba-çocuklardan oluşan sahtekâr gülüşlü aileyi yeşil panjurlu bir evin önünde havalara zıplatmıştı. Gözümü iki katlı yeşil panjurlu evden ayıramıyordum; o sırada metro treni hareket etti, reklamın aydınlanma sağlayan görüntüsü karanlık tünele doğru yol aldı.

  Alttan almaya niyetim yoktu. Hep bunu yapmamış mıydım zaten? Hep alttan almamış mıydım? Elinden her tür ev işi gelen babaların, servis çağırmaya alışık oğullarından biri olmanın ezikliğiyle hep susmamış mıydım o bağırırken?

   Kitapçı vitrinleri. Bir süredir çevrilmesini beklediğim bir kitap. Sevinçten ağlayacak gibi oldum. İçeri girdim. En üstteki cilt önüne gelenin elinde evrilip çevrildiği için bir alttakini aldım. Kapağındaki bandrol etiketinin eğri yapıştırıldığını görünce ondan da vazgeçtim. Bir alttaki. Kasadaki kız kitabı torbaya hoyratça attı, içim acıdı.


Kitabın Tanıtımından:
   Buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. Babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni."
   Çocukluk düşlerinden yapılmış bir evin gölgeleri içinde babanın hayaletiyle karşılaşmak... Portobello’da, George Orwell’ın evinin önündeki kaldırımda oturup Tanpınar okurken zamansız sevgiliyle karşılaşmak... Kuledibi’nde, her şeyini bir Hopper çizimini elde edebilmek için harcamış bir adamla karşılaşmak... Ölüme çeyrek kala, bir balık lokantasında küçük kızının genç kadın haliyle karşılaşmak... Cinayetle kaza arasındaki bulanıklığa sığınırken, bir evcil hayvan dükkânında vicdan azabıyla karşılaşmak... Kara mizahla yoğunlaştırılmış usta anlatımıyla Yekta Kopan, okurunu, kentler, kitaplar, resimler, şarkılar, fotoğraflar ve insanlar arasında gezdiriyor. Çok iyi bildiğimiz ama unutmaya çalıştıklarımızı hatırlatıyor. Bir de Baktım Yoksun, unutulmaz bir karşılaşmalar kitabı.


19 Ekim 2014 tarihinde "Bir De Baktım Yoksun"u en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapAmbarı 10,15 TL
KitapElinizde 10,15 TL
Arkadaş 10,01 TL
KitapYurdu 10,13 TL
İdefix 10,44 TL 
D&R 10,15TL

Yekta Kopan Hakkında:
   Yekta Kopan 1968 yılında Ankara'da doğmuş, Türk yazar, seslendirme sanatçısı ve televizyon sunucusudur. Öğrenim hayatı Ankara’da geçti. Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Çeşitli dergilerde kısa metinler, öyküler ve film eleştirileri yazdı. Radyo programcılığı ve seslendirme çalışmalarının yanı sıra NTV televizyon kanalında her gün yayınlanan kültür-sanat programı “Gece Gündüz”ün sunuculuğunu yapıyor.

  İlk kitabı Fildişi Karası 2000 yılında yayımlandı. Fildişi Karası, Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri, Yedi Derste Vicdan Muhasebesi, Temir Köran’ın desenlerinin yer aldığı Kara Kedinin Gölgesi ve Karbon Kopya adlı öykü kitapları ve İçimde Kim Var adlı romanı Can Yayınları tarafından yayımlandı. Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri 2002 yılında Sait Faik Hikâye Armağanına değer görüldü. 2006’da İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali bünyesinde Tiyatro DOT tarafından sahnelenen ve bir Bülent Erkmen projesi olan İki Kişilik Bir Oyun’un metnini yazdı. Oyun Almanya, İtalya ve Hollanda’da sahnelendi. 2007’de yayınlanan Karbon Kopya adlı öykü kitabı, aynı yıl Dünya Kitap Ödülleri’nde “Yılın Telif Kitabı” ödülünü aldı.dtv (Deutscher Taschenbuch Verlag) tarafından yayınlanan Alles Blaue, alles Grüne dieser Welt seçkisinde bir öyküsüyle yer aldı. Daha Önce Tanışmış mıydık? adındaki e-kitabı altKitap.com tarafından okura ulaştırıldı.

  6 yaş öncesi için yazdığı ve Şilili ressam Alex Pelayo tarafından resimlenen çocuk kitabı Burun, Marsık Yayıncılık tarafından 2009 yılında yayımlandı.

  Karbon Kopya adlı kitabında yer alan “Çevirenin Notu” adlı öyküsü, 2010 yılında “El Toreador” adıyla İngiltere’de, “The Lounge Companion Vol.2 – A Collection of Creative Writing” seçkisinde yayınlandı.

  Sesi Jim Carrey, Michael J. Fox, çizgi film karakteri Sylvester ve Buz Devri (film) animasyon karakteri Sid ile özdeşleşmiş bir seslendirmecidir.
Kaynak: wikipedia.org

Yekta Kopan'ın Blogu: http://filucusu.blogspot.com.tr/

Yekta Kopan Kitapları:
Çocuk Kitapları
Burun

Romanları
İçimde Kim Var

Öykü Kitapları
Daha Önce Tanışmış mıydık?
Fildişi Karası
Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri
Yedi Derste Vicdan Muhasebesi
Kara Kedinin Gölgesi
Karbon Kopya
Bir De Baktım Yoksun
Kediler Güzel Uyanır
Aile Çay Bahçesi
İki Şiirin Arasında

İçinde Öyküsü Bulunan Derleme Öykü Kitapları
Kar İzleri Örttü
Gece Öyküleri
On Üç Büyülü Öykü
Yalancı Öyküler

Tiyatro Metinleri
İki Kişilik Bir Oyun

20. Yüzyılın En Önemli Sanatçılarından Marcel Broodthaers'ın Sergisi Akbank Sanat'ta!

$
0
0
Belçikalı şair, heykeltraş, film yapımcısı ve sanatçı Marcel Broodthaers’ın işlerinin sergilendiği  Sözcükler, Nesneler, Kavramlar sergisi Akbank Sanat’ta açıldı.
20.yüzyılın en önemli sanatçılarından olan Broodthaers, 40 yaşına kadar sadece şiir ile ilgilenmiştir, satmayan  Pense-Bêteşiir kitabının 50 kopyasını alçıyla kaplayarak okunamaz hale getirmiş ve kitabıyla aynı adı taşıyan Pense-Bête (Anımsatıcı) başlıklı ilk sanatsal eserini üretmiştir. Aynı sene,  “Ben de bir şeyler satıp hayatta başarılı olamaz mıyım, diye düşündüm. Ne vakittir işe yarar, beş para eder bir tek şey yapmamıştım. 40 yaşına gelmiştim ... Ve nihayet aklıma, sahte, samimiyetten uzak bir şey icat etme fikri geldi; hemen işe koyuldum. Üç ay sonra, ortaya çıkan ürünü Galerie St Laurent’in sahibi Philippe Edouard Toussaint’e gösterdim. “İyi de, bu sanat” dedi Toussaint, “ve onu seve seve sergilerim”. “Anlaştık” dedim. Satılan bir eser olursa, Toussaint paranın %30’unu alacaktı. Öyle anlaşılıyor ki bu, standart anlaşma şartlarından biri; %75 alan galeriler bile var. Peki eser nedir, diye sorarsanız: Aslına bakılırsa, nesneler.” 

1964’te; ilk sergisinin kataloğuna şöyle yazmıştır:
Marcel Broodthaers’ın  ilk sanat objesi Pense-Bête (Anımsatıcı)’i Akbank Sanat’ta görmeniz mümkün. Kavramsal sanatın en önemli isimlerinden olan Broodthaers, eserlerinde; yazılı dil kullanımı ve kelime oyunlarına sıklıkla yer vermiştir. Belçikalı sanatçı René Magritte ve Fransız şair Stéphane Mallarmé etkisi eserlerinde açıkça hissedilmektedir.
Belçika’nın popüler bir yemeği olan midyeler, yumurta kabukları, süt şişeleri gibi gündelik objelere yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. 289 yumurtadan oluşan 289 Oeufs, 20x13=260, 2x14=28, +1=1, = 289 Oeufs.
Müze, eser, sanatçı ve seyircisi arasındaki ilişkiyi irdeleyen birçok eser vermiş ve bu ilişkiyi derinlemesine sorgulamıştır. 1968 senesinde Brüksel’de kendi evinde, kavramsal bir müze olan Musée d'Art Moderne, Départment des Aigles (Modern Sanat Müzesi, Kartallar Bölümü)’i kurmuş, davetiyeler bastırıp açılış yapmıştır. Eser röprodüksiyonları, eser kutuları, kartpostallar, duvar yazılarının sergilendiği müzeye; 1968-1971 arasında farklı mekanlarda farklı bölümler de eklemiştir. Müzenin herhangi bir koleksiyonu yoktur, belirli bir lokasyonu yoktur.Eserleri, MOMA_New York, TATE Modern_Londra, Stedelijk Van Abbemuseum_ Eindhoven, Centre Pompidou _  Paris and MACBA_Barselona koleksiyonlarında yer almaktadır.
Sergi hakkında daha detaylı bilgi almak için www.akbanksanat.com sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

Ekim 2014 Çok Satan Kitaplar Listesi

$
0
0
  Kitap satışı yapan 20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturduğumuz Ekim ayı listemizin başında Kahraman Tazeoğlu'nun yeni kitabı Yaralı var.


YARALI
   Artık hatırlanmaya değecek kadar bile kalmadın. Seni unutmak hakkım! Unutkan biri değilimdir ama sen bende hatırlanacak hiçbir şey bırakmadın. Benim unutulmuşum olmak bile güzeldir, bil. Aşk mı? Aramızda kaldı; içimizde değil… 
   Yanlış aşkta doğru aranmaz. Ama yine de oku istiyorum. Cümlelerimde gizlenmiş duygudan ne anladığını benim nasıl yazdığım değil, senin nasıl okuduğun belirler. 
   "Kör müydü gözlerin, nasıl göremedin" diye sordular senden sonra. Kör değildim. Ve hayatımda en çok iki kere parlamıştı gözlerim. Birincisi seni ilk gördüğüm, ikincisi giderken ardından baktığım gün. İlkinde aşkın ışığından, ikincisinde gözyaşlarımdan… O iki anın arasındaysa hep kapalıydı gözlerim. Aşkına inandığımdan. Kör değildim, sadece güvenmiştim! 

   Not: Bugün seni düşünmeden yaşayabilmeyi başardığım ilk gün. Hadi topla seni benden. Kalbim seni uğurluyor. Al bu yara sende kalsın. Artık beni acıtmıyor.



1. Yaralı - Kahraman Tazeoğlu - Destek Yayınları
2. Aldatmak - Paulo Coelho - Can Yayınları
3. Elif Gibi Sevmek - Hikmet Anıl Öztekin - Yakamoz Kitap
4. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
5. Pembe Ve Yusuf - Canan Tan - Doğan Kitap


6. Allah De Ötesini Bırak - Uğur Koşar - Destek Yayınları
7. Böğürtlen Kışı - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
8. Deliduman - Emrah Serbes - İletişim Yayınları
9. Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı - Enver Aysever - Doğan Kitap
10. Handan - Ayşe Kulin - Everest Yayınları

11. Endgame - James Frey - Pena Yayınları
12. Bukre - Kahraman Tazeoğlu - Destek Yayınları
13. Aşkın İstilası Yol - Metin Hara - Destek Yayınları
14. Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
15. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small - NTV Yayınları

16. Son Kamelya - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
17. Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
18. İki Şiirin Arasında - Yekta Kopan - Can Yayınları
19. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell - Can Yayınları
20. Yedi Güzel Adam - Cahit Zarifoğlu - Beyan Yayıncılık


21. Salyangoz - Hayko Bağdat - İnkilap Kitabevi
22. Kayıp Sicil - Soner Yalçın - Kırmızı Kedi
23. Bülbülü Öldürmek - Harper Lee - Sel Yayıncılık
24. Sende Tanrıyı Gördüm - W.Grace Tugend - Optimum Kitap
25. Soğuk Kahve - Ahmet Batman - Destek Yayınları



26. Şahmelek - Merve Akıncı - Müptela Yayınevi 
27. Cafe Fernando - Cenk Sönmezsoy - Okuyan Us Yayınları
28. Mart Menekşeleri - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
29. Yağmur Sonrası - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
30. Aşka Rehin - Sümeyye Akarçay - Optimum Kitap











Haftanın çok satan kitapları - Ayın çok satan kitapları - çok satan kitaplar - çok satan kitaplar 2012 - çok satan kitaplar 2013 - çok satan kitaplar 2014 - en çok satan kitaplar- çok okunan kitaplar - kaç adet sattı - ne kadar sattı - ocak - şubat - mart - nisan - mayıs- haziran - temmuz - ağustos - eylül - ekim - kasım -aralık

Göçmüş Kediler Bahçesi - Bilge Karasu

$
0
0
GÖÇMÜŞ KEDİLER BAHÇESİ
BİLGE KARASU
Metis Yayınları
Nisan 2012, 10. Baskı
(İlk Basım: 1979)
230 Sayfa

AFD:
   "Göçmüş Kediler Bahçesi" için; "Okuduğum en güzel kitap", "Türk Edebiyatı'nın baş tacı""Hiç bitmesin istedim", "Edebiyatımıza yeni bir soluk getiren mükemmel bir eser" gibi klasik cümleler kurarak kolay yolu seçebilirdim. Fakat ben kitabın edebiyatımızdaki yerinden değil, kendi yaşadığım okuma serüveninden bahsetmek istiyorum.

   Bu kitap, okuduğum ilk Bilge Karasu kitabıydı ve okumaya başladığım ana kadar Bilge Karasu'nun tarzı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Birkaç yerde kitabın güzel olduğunu duyunca ismini not almış ve ilk fırsatta kitaplığımıza eklemiştim.

  Gelelim okuma serüvenime; ilk bölüm "Göçmüş Kediler Bahçesi"; güzel anlatımı olan normal bir hikaye olarak başladı, fakat birden hikaye orta yerinde bitti ve ikinci hikaye "Avından El Alan Adam" başladı, ben de okumama devam ettim. Güzel bir deniz, balık ve balıkçı hikayesiydi bu, sıçrayan bir atın birden bire ortaya çıkmasına kadar. At bir göründü kayboldu, yeniden denize döndük. Sonra tekrar ata, sonra denize, sonra... Ben "Ne kaçırdım acaba?" diyerek baştan okumaya başladım kitabı. Neyse sonradan anlamıştım bir hikayenin içinde iki hikaye anlatıldığını. "Avından El Alan Adam" adlı hikayeyi böyle atlattık derken adı sanı konulmamış bir başka bölüm çıktı ortaya. Kitabın başına tekrar dönerek bu adsız bölümün, ilk hikaye "Göçmüş Kediler Bahçesi"nin devamı olduğunu anlamış oldum. Tabii ki bu son başa dönüşüm değildi :) En az beş defa başa dönmüşümdür okurken, yine de bu sayı iyi bence, çünkü bazı bölümlerde yazarımızın anlattıklarını anlayabilmek adına aynı bölümü kaç defa okuduğumu hatırlamıyorum. Bu kadar başa döndükten sonra her şeyi anladım mı peki? Kitabı kapattıktan sonra böyle bir ihtimalin olmadığını düşünüyordum. Zira doğru düşünmüşüm, Şeyma Sezer'in Göçmüş Kediler Bahçesi üzerine yaptığı analiz  bana, ilk okumamda her şeyi tam olarak çözemediğimi açıkça göstermiş oldu. Bu analizin ışığında bir süre sonra tekrar okuyacağım Göçmüş Kediler Bahçesi'ni. Bakalım bu sefer kaç defa aynı yerleri okumam gerekecek?

    En sevdiğim bölümler ise; "Avından El Alan", "Korkusuz Kirpiye Övgü" ve "Usta Beni Öldürsen E" oldu.
   
 Tavsiye eder miyim? kısmına gelirsek. Anlattıklarımdan sizi nasıl bir kitabın beklediğini hayal edebiliyor ve heyecanlanıyorsanız, evet bu kitap sizlik. Fakat benim anlattıklarım bile yeterince karışık geldiyse bence  "Göçmüş Kediler Bahçesi" biraz daha beklemeli.

   Kitabı okurken hep Haluk Levent'in "Anla" isimli şarkısının şu sözlerini aklıma geldi:
Sınav sınav içinde
Sınav benim içimde
Düşündüm aklım kaldı
Yoksulun geçiminde

Tabii ki uyarlanmış hali olarak:
Masal masal içinde
Masal benim içimde 
Düşündüm aklım kaldı
Göçmüş Kediler Bahçesinde
:)

Altı Çizilesi:
   Seninle her yere giderim,” diyordu balıkçı. “Ama hazır değilsem bir şeye, seninle bile gitsem, neye yarar?”

   Ne yalan söyleyeyim? Dedemin anlattığı masalların birinde "deniz" diye bir şey vardı. Su gibi bir şeymiş, karaların bittiği yerde başlarmış. Dünyanın ucuymuş. Dedem de görmemişti ya, dedesinden, dedesinin dedesinden kalma masallardan bilirmiş o da. Hani dedim, gider gider de bu dünyanın ucuna varır denizi görür müydüm? Çılgınlıktı bu tabii. Kimsenin görmediği şeyi ben nereden görecektim. Hem buralarda olsa, gezgincilerden işitilirdi. Çılgınlık ya, umut bu... Tabii, öyle bir şeye rastlamadım. Rastlamağı düşünmekten de vazgeçtim. Ben de torunlarıma anlatırım dedemden işittiğimi söyleyerek. Ola ki onlardan biri, onların torunlarından biri, göre onu, günün birinde, oralara ulaşa. Bilinmez...

   Korkumuzu azaltmalıyız. Azaltmak için de dolaşıp gezmeli, gerçek tehlikelerle karşılaşıp bu tehlikelerden kurtulmanın yolunu bulmalıyız. Yola çıkarken, yalnız düşmanla karşılaşacağımı düşünüyordum, dostlar da çıktı karşıma. Dostu tanımak için gerekli vakti her zaman bulabilir miyiz? Ben de bilmiyorum. Yok o kadar vaktimiz....

   Artık kışlak, konar kalkar köylerde kışlamadığı, kat kat yünler, postlar giyinip at sırtında uyumadığı için, bir zamanların göçebesi, içilecek suyun ardında değildi artık; yıkanılacak, çimilecek, bakılacak suyun tadına varmıştı. Şimdi aradığı, göze değil, pınar değil, çeşmeydi, hamamdı, ırmaktı, denizdi.

   Gerçi insan, sevdiğinin büyüdüğünü ister de yaşlandığını, ölüme yaklaştığını istemez.

   Kentin sinliğinde, üzerine toprak dökülürken, "ben hangimizim, gömülen hangimiz?” diye sordum kendime, alçak duvarın üstünden o demir rengi denize bakmadan. Sorunun yanıtını bulamadım daha. 
   Kollarımda can verdi. Şimdi ardından yaşayıp gitmek neye yarar.

   Korku, örtmeye en yatkın olduğumuz kirimiz, gizlemeye en çok uğraştığımız korkumuzdur.

Kitabın Tanıtımından:

   "Oyun üzerine ne biliyorsam ondan öğrenmiştim. Ustam karşımda duruyordu. Ama oyunun oynanması üzerine bilgi vermemişti. Satranca çok benzeyen bu oyunda taşların, yani bizlerin adı, satrançtaki gibiydi, kurallar hemen hemen aynıydı. Bir iki noktada satrançtan ayrılınıyordu. O noktalırı da başkan anlatmıştı bu sabah. Ne ki, satranç oynamasını bilip bimediğimi kimse sormamıştı. Morların bilmesi gereksizdi zaten. Bir zamanlar biraz oynamış olduğum yiçin, oyunu bilmiyorum diyerek işin içinden sıyrılmağa da kalkışmamıştım. Oynamak istemiştim, başından beri, onu gördüğümden, oyuna katılıp katılmayacağımı soruşundan beri...


2 Kasım 2014 tarihinde "Göçmüş Kediler Bahçesi"ni en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
Arkadaş 14,80 TL
OkuOku 14,80 TL
Kabalcı 15,00 TL
KitapElinizde 15,00 TL
İnkilap 15,00 TL 
D&R 15,00 TL

haberler.com
Bilge Karasu Hakkında:
  (1930-1995) Şişli Terakki Lisesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu. Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünde, Ankara Radyosu Dış Yayınlar Bölümünde çalıştı. 1963-64'te Rockefeller Bursu'yla Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde bulundu. 1974'te Hacettepe Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. İlk yazısı 1950'de, ilk öyküsü de 1952'de Seçilmiş Hikâyeler Dergisi'nde yayımlanan Bilge Karasu, 1963 yılında D. H. Lawrence'ın The Man Who Died (Ölen Adam) kitabının çevirisiyle Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülünü, 1971'de Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanını, 1991'de Gece kitabı ile Pegasus Ödülünü ve 1994'te Ne Kitapsız Ne Kedisiz'le Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü aldı. 

Bilge Karasu Eserleri:

Öykü 
Troya’da Ölüm Vardı (1963)
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı (1970)
Göçmüş Kediler Bahçesi (1980)
Kısmet Büfesi (1982)
Lağımlaranası ya da Beyoğlu
Susanlar (2008) (öykü, şiir, deneme, röportaj) Roman
Gece (1985)
Kılavuz (1990)

Deneme
Ne Kitapsız Ne Kedisiz (1994)
Narla İncire Gazel (1995)
Altı Ay Bir Güz (1996) (ölümünden sonra yayınlandı)

Radyo oyunları
Peter Pan (Radyo için oyunlaştıran Bilge Karasu) (1967), Ankara Radyosu
Sevilmek, (Ocak 1970), Ankara Radyosu
Kerem ile Kediler, (Mart 1970), Ankara Radyosu

Körlük - Jose Saramago

$
0
0
KÖRLÜK
Orijinal Adı: Ensaio Sobre a Cegueira
JOSE SARAMAGO
Çevirmen: Aykut DERMAN
Can Yayınları
Eylül 2012, 22. Baskı
Orijinal İlk Basım: 1995
360 Sayfa


AFD:
    Saramago ile "Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş" adlı kitabıyla tanışmıştım, kitap bittikten sonra tüm Saramago kitapları "mutlaka okunacaklar" listeme almıştım. İlk okunacak kitap da haliyle; Saramago denilince ilk akla gelen kitabı "Körlük" oldu.

     "Körlük", Arabasında durup dururken kör olan bir adamın hikayesiyle başlıyor. Bu körlük kapkara bir körlük değil aksine bembeyaz bir körlük. Adam panik halinde ne yapacağını bilmezken, bir kişi ona yardım etmeyi ve evine kadar bırakmayı teklif ediyor. Adam bu çaresiz anında uzanan yardım elini, müteşekkir bir şekilde kabul ediyor. Fakat bu yardım elini uzatan kişi, adamı evine bıraktıktan sonra adamın, körlüğünden ve paniğinden yararlanarak, arabasını çalıp uzaklaşıyor.
      Kör olan adamın eşi eve gelince şaşkınlık içinde onu bir göz doktoruna götürüyor. Göz doktoru yaptığı incelemede adamın gözlerinin gayet sağlıklı olduğunu daha farklı testler ve araştırmalar yapılmadan durumun ne olduğunu anlayamayacağını söyleyerek adamı belirttiği testleri yaptırması için yolluyor. Doktor akşam eve gittiğinde tam da hastasının dediği gibi bembeyaz bir körlük içinde buluyor kendini. Doktor sağlık bakanı ile bir şekilde iletişime geçip durumu anlatıyor. Bu arada ilk kör olan adamın arabasını çalan adam ve o gün doktorun muayenesinde bulunanlar tek tek kör olmaya başlıyor. 
    Körlük tüm hızıyla ülkeye yayılıyor. Körlüğün yayıldığı hızla cinayetler, hırsızlıklar, tecavüzler de yayılıyor. Bu kaos ortamında kör olmayan tek bir kişi var; doktorun karısı.

     Herkesin kör olduğu bir ülkede yaşam nasıl devam edecektir? Bu kadar körün arasında gören iki çift göz ne yapacaktır? Yoksa doktorun karısı da mı kör olacaktır? Bu sorularının cevabını merak ediyorsanız kitabı bir an önce okumalısınız. 

    Kitabı okurken sürekli "acaba ne zaman sıra bana gelecek?", "ben ne zaman kör olacağım?" diye düşünmekten kendimi alamadım.

   Saramago tam anlamıyla bir hiciv ustasıdır. Bu nedenle "Körlük" sadece herkesin kör olduğu bir ülkenin sıradışı romanı değildir. Saramago bu bembeyaz körlüğü bir metafor olarak kullanıp, bir kaos ortamında nasıl insanlıktan çıkabildiğimizi ve aslında nasıl bakar körler olduğumuzu gözler önüne sermiştir. 

     En kolay yapılan şeyin kötülük olduğunu herkes bilir. -Saramago-

    Evet bizler en küçük bir kaos ortamında insanlıktan çıkabiliriz. Deprem olur, herkes can derdindeyken milletin evine girip hırsızlık yapabiliriz. Sel olur, sele kapılmış değerli eşyaları bizim olmadığı halde çalabiliriz. En haklı gösteriyi bile çığırından çıkarıp oraya buraya saldırabilir etrafı yağmalayabiliriz...
    

      Evet bizler bakan körleriz. Vatan borcunu ödemek için askere giden evladımız, çarşı iznindeyken kalleşçe vurulduğu halde hiçbir şey olmamış gibi yaşayabiliriz. Madenlerde yüzlerce kişi can verirken biz Türkiye'nin yeni yeteneklerini seçebilir, milli maçları izlerken saç baş yolabiliriz...

       Sözün özü Körlük'ü, Saramago'yu ve tüm değerli yazarları okumalıyız. Okumalıyız ki farkına varmalıyız...


      Çünkü insana en çok kitap yakışıyor ve mürekkebin kuruduğu yerde kan akıyor! -Franz Kafka-

Dipnot: Kitaba oldukça sağdık kalarak sinemaya uyarlanan "Blindless" (Körlük) filmini de kitabı okuduktan sonra izlemenizi tavsiye ederim.

Altı Çizilesi:
Zamana zaman tanıyın her şeyi çözümlesin.

Kendi ölçeğimizde gerçekleştirebileceğimiz tek mucize, yaşamayı sürdürmektir, şu kırılgan yaşamımızı kırılganlığıyla korumaktır ve buna her doğan gün yeniden başlamaktır, kör olan gözlerimiz değil de yaşamın kendisiymiş gibi, ne yöne döneceğini bilmeyen o imiş gibi.

Korku insanı kör eder, dedi koyu renk gözlüklü genç kız, Haklısınız, gözlerimiz görmemeye başlamazdan önce bizler zaten kör olmuştuk, korku bizi kör etmişti, aynı korku yüzünden körlüğümüz sürüp gidecek. 

Öldü, işte o kadar, neden öldüğünün önemi yok, bir insanın neden öldüğünü sormak saçma bir davranış, ölüm nedeni zaman içinde unutulur, yalnızca o tek sözcük kalır, Öldü...

Papaz giysisi giymekle papaz olunmadığı gibi, eline asa almakla da kral olunmaz.

Kitabın Tanıtımından: 
   'Körlük', 1998 yılı 'Nobel Edebiyat Ödülü' sahibi Portekizli yazar Jose Saramago'nun son yıllarda yazdığı en etkileyici kitap. Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşiyor. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlâki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır. Portekiz'in yaşayan en önemli yazarı olan Jose Saramago, bu çarpıcı romanında körlük olgusunu bir metafor olarak kullanmış, basit imgelere, sıradan sözcük oyunlarına başvurmadan, yoğun bir anlatımla, anlatıcının ve kahramanların konuşmalarını ortaklaşa bir monologa dönüştürerek, kurgunun evrenselleşebilmesi açısından kişilere ad vermeksizin liberal demokrasinin insanları sürüklediği sağlıksız ortamı olağanüstü bir ustalıkla yaratmıştır. Çağdaş dünya edebiyatının bu ünlü adının öteki yapıtlarını da yakında Can Yayınları arasında bulacaksınız.

04 Kasım 2014 tarihinde "Körlük"ü en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
Arkadaş 17,94 TL
KitapYurdu 18,16 TL
D&R 18,20 TL
OkuOku 18,98 TL
KitapZen 19,24 TL
Babil 19,50 TL

Jose Saramago Hakkında:
quarterlyconversation.com
   Portekizli yazar, şair, oyun yazarı ve gazeteci Jose Saramago, 16 Kasım 1922 -18 Haziran 2010 tarihleri arasında yaşamıştır. Kitaplarının satış rakamı sadece Portekiz'de iki milyonu geçmiş, yapıtları 25 dile çevrilmiştir. Din konusundaki görüşleri nedeniyle Portekiz Hükümeti tarafından sansürlenince Kanarya Adaları'nda Lanzarote'ye yerleşen yazar, ölümüne kadar burada yaşamıştır. Şöhrete ancak ellili yaşlarında, Manastır Güncesi adlı romanıyla kavuşan Saramago, 1969'dan ölene kadar Portekiz Kominist Partisi'nin bir üyesi olmuştur. Yapıtlarında mitleri, ülkesinin tarihini ve gerçeküstü imgelemi kullanan yazar, pek çok önemli ödül almış, 1998 yılında da Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi olmuştur.

Jose Saramago'nun Türkçe Yayınlanmış Kitapları:
Baltasar ile Bilmunda (Kırmızı Kedi) (Gendaş Yayınları)
Bilinmeyen Adanın Öyküsü (Türkiye İş Bankası Yayınları)
Bütün İsimler (Kırmızı Kedi) (Gendaş Yayınları)
Çatıdaki Pencere (Kırmızı Kedi)
Filin Yolculuğu (Turkuvaz Kitap)
Görmek (Can Yayınları)
İsa'ya Göre İncil (Kırmızı Kedi) (Turkuvaz Kitap)
Kabil (Kırmızı Kedi)
Kısırdöngü (Türkiye İş Bankası Yayınları)
Kopyalanmış Adam (Türkiye İş Bankası Yayınları)
Körlük (Can Yayınları)
Küçük Anılar & Çocukluk ve İlkgençlik Anıları (Can Yayınları)
Lizbon Kuşatmasının Tarihi (Türkiye İş Bankası Yayınları)
Mağara (Kırmızı Kedi)
Manastır Güncesi (Turkuvaz Kitap)
Not Defterimden (Turkuvaz Kitap)
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş (Kırmızı Kedi) (Turkuvaz Kitap)
Ressamın El Kitabı (Can Yayınları)
Ricardo Reis'in Öldüğü Yıl (Can Yayınları)
Suların Sessizliği (Kırmızı Kedi)
Umut Tarlaları (Can Yayınları)
Yitik Adanın Öyküsü (Kırmızı Kedi) (Turkuvaz Kitap) (Gendaş Yayınları)

Dem Bu Demdir - Mustafa Kutlu

$
0
0
DEM BU DEMDİR
MUSTAFA KUTLU
Dergâh Yayınları
Eylül 2014, 1. Baskı
252 Sayfa

AFD: 
   "Dem bu Demdir" hikâyeleriyle tanınan Mustafa Kutlu'nun yirmi yıllık süre içerisinde çalıştığı gazetelerde yazdığı denemelerinden oluşan son kitabı. Mustafa Kutlu'nun daha önce sadece Uzun Hikaye" isimli kitabını okumuş ve yazarımızın üslubunu sevmiştim. Bu kitapla denemelerini de sevdiğime karar verdim.

    Mustafa Bey bize eski zamanları anlatıyor. Bir kuşun cıvıltısını, bir ağacın yaprağını, bir çiçeğin kokusunu.  Televizyonlarda bize dayatılan %10-15'in yaşam tarzını değil, bize Anadolu'yu anlatıyor. Köylüyü, kasabalıyı, şehrin gerçek sakinlerini anlatıyor. Unuttuğumuz, unutmaya yüz tuttuğumuz özümüzü anlatıyor.

    "Dem Bu Demdir"de bulunan denemelerin bazıları bana, bir romanın ya da bir hikayenin başlangıç bölümünü anımsattı. Hani bazı romanların/hikayelerin can alıcı bölümlerine geçmeden önce bir başlangıç bölümü olur da; yazar burada kitaba kendinden bir şeyler katar, vermek istediği mesajı verir ya, bu denemelerin de bir kısmı o havadaydı. Bu havayı yakalayan denemeler en sevdiklerim oldu: "Sokağımın Tek Ağacı", "Hayatı Tanımak", "Kime Güvenebiliriz?", "Reçete", "Unutmak Mümkün mü?" ve "Turgut Hocayı Dinlerken"

     Bir de eleştirim var. Keşke kitapta yer alan her denemenin altına ne zaman yazıldığının tarihi belirtilseydi. Mesela "Bu sonbahar sararıp düşen her yaprak yıkılan bir aile, dükkanı kapatan bir esnaf, açlıktan kaldırıma yığılan bir işsiz gibi üzerimize çöktü" demiş Mustafa Bey bir yazısında. Ben "Bu sonbahar"ın hangi yılın sonbaharı olduğunu bilerek okumak isterdim açıkçası. Bunun gibi birçok örnek var. Kesinlikle bu konu dikkate alınmalı diye düşünüyorum.

   Kitabı okurken bazen "Yazar bu cümleyi daha önce de kurdu" diye düşündüm. Mustafa Beyin köşesinde yazdığı yazılar günlük olarak okuyucuyla buluştuğu için her ne kadar farklı yazılar yazılmış olsa da;  aynı cümleler, düşünceler ve alıntıların  bazen tekrar kullanılması gayet normal.


Altı Çizilesi:
   Hikayeci Sait Faik için anlatılan bir anekdot vardır. Kendisinin iyicene tanındığı yıllarda bir başka yazar daha türemiş. Yazarlar arasında rekabeti, kıskançlığı, atışmayı seven ve bunu her fırsatta körükleyen birileri, Sait Faik'e bu yeni palazlanan yazardan bahsederek fikrini sormuşlar. O da: - Bırak canım, adam daha balıkların adlarını bilmiyor, ondan hikayeci olmaz, demiş.

   Paylaşmak, dayanışmak, bir tebessüme karşılık vermek ve ağlarken bir sineye yaslanabilmek en güzeli.

"Aklına Mecnunların tahsin ki ketm-i râz edip
Geh sipihre ger der û dîvara söyler söylese."
(Aferin şu delilerin aklına ki, sırlarını saklamasını bilir ve onları olur olmaz kişiye açmazlar. Mutlaka söylemek icap ederse gökyüzüne, kapıya veya duvarlara söyler, onlarla dertleşirler).

   Kitap vasıtası ile vücut bulur, kitapla haşır-neşir olan kişide bir ruh yüceliği, bir ahlak inkişafı, bir metafizik derinlik, bir aksiyon hamlesi hissedilir. Edebiyat bunu yapar.

Medyanın ağzında "Temiz eller operasyonu"...
İnsanlarımızın zihninde bir soru: "Hangi temiz el bu operasyonu yürütecek"...

Kutsal kitabımız buyuruyor: "İnsanoğlu hem cahil, hem nankördür"...

Kitabın Tanıtımından:
   Mustafa Kutlu Türk hikâyeciliğinin zirve isimlerinden biridir. Hikâyelerine hepimiz aşinayızdır. Ya denemelerine? Belki o kadar değil...

   Hâlbuki yazarın kaleminden çıkan her cümle; zihin dünyasını, görüp geçirdiklerini, hüzünlerini, heyecanlarını, memleketin hal-i pür melalini yansıtır.

   Bu çerçevede yazarın, yirmi yıllık bir sürede gazete sütunlarında kendisine yer bulan cümlelerinin kıymeti kendiliğinden ortaya çıkar.

   Türkiye'nin yakın dönem hikâyesini bir de Mustafa Kutlu'dan dinleyin...


dunyabizim.com
Mustafa Kutlu Hakkında:
   Mustafa Kutlu 1947 (Erzincan / Ilıç / Kuruçay) doğumludur. Çocukluğu babasının nahiye müdürlüğü yaptığı Erzincan köylerinde geçti. Orta öğrenimini Erzincan Lisesi'nde (1964), yüksek öğrenimini Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü'nde tamamladı (1968). Tunceli ve İstanbul'da edebiyat öğretmenliği yaptı. (1968-1974).

   Görevinden ayrılarak kuruluşuna katkıda bulunduğu Dergâh Yayınları'nda çalışmaya başladı (1974). Sanat hayatına İstanbul'da çıkan "Fikir ve Sanatta Hareket" dergisinde yayımladığı hikâyeler ile girdi (1968). Ayrıca Adımlar (Erzurum 1970-72), Hisar , Türk Edebiyatı , Düşünce , Yönelişler gibi dergilerde yazdı. 1990 Mart'ından itibaren yönettiği Dergâh dergisinde hikâye ve yazıları çıktı.

   1986 yılından itibaren Zaman gazetesinde "Bir demet İstanbul" başlığı altında şehir yazıları yayımladı, daha sonra bu faaliyetini Yeni Şafak gazetesinde sürdürdü. (1995).

   Sinema ve televizyonla ilgilenerek senaryolar yazdı, Kanal 7 televizyonuna programlar hazırladı. Evli ve 2 çocuk babasıdır.

Mustafa Kutlu Eserleri:
Öykü
Ortadaki Adam (1970)
Gönül İşi (1974)
Yokuşa Akan Sular (1979)
Yoksulluk İçimizde (1981)
Ya Tahammül Ya Sefer (1983)
Bu Böyledir (1987)
Sır (1990)
Arkakapak Yazıları (1995)
Hüzün ve Tesadüf (1999)
Uzun Hikaye (2000)
Beyhude Ömrüm (2001)
Mavi Kuş (2002)
Tufandan Önce (2003)
Rüzgarlı Pazar (2004)
Chef (2005)
Menekşeli Mektup (2006)
Kapıları Açmak (2007)
Huzursuz Bacak (2008)
Tahir Sami Bey'in Özel Hayatı (2009)
Zafer Yahut Hiç (2010)
Hayat Güzeldir (2011)
Anadolu Yakası (2012)
Sıradışı Bir Ödül Töreni (2013)
Nur (2014)

Deneme-İnceleme
Sait Faik’in Hikaye Dünyası (1968)
Sabahattin Ali (1972)
Şehir Mektupları (1995)
Akasya İle Mandolin (1999)
Yoksulluk Kitabı (2004)
Vatan Yahut İnternet (2014)
Dem Bu Demdir (2014)

Çocuk Kitabı
Yıldız Tozu (2005)

Görmek - Jose Saramago

$
0
0
GÖRMEK
Orijinal Adı: Ensaio Sobre a Lucidez
JOSE SARAMAGO
Çevirmen: Aykut DERMAN
Can Yayınları
Haziran 2013, 8. Baskı
Orijinal İlk Basım: 2004
352 Sayfa


AFD:
    Saramago'nun en sevilen eseri Körlük'ü bitirir bitirmez Görmek'e başladım. Çünkü kitap tanıtımında "Halkın % 83'ünün boş oy attığı bir ülkede bir kaos yaşanır ve bu kaosun sorumlusu olduğu düşünülen kişi, yıllar önce yaşanan körlük salgınına yakalanmayan kadındır" gibi bir ifade yer alıyordu. Ben de Körlük'ün ben de bıraktığı muazzam tadı devam ettirebilmek adına Görmek'e sarıldım.

       Saramago Görmek'te neden Körlük'ün kahramanlarını da işin içine katmış anlamadım açıkçası. Acaba bu bir satış stratejisi miydi? Öyle olmadığını düşünmek istiyorum. Benim düşünceme göre "Körlük" kitabının kahramanları olmadan da "Görmek" vermek istediği mesajı net bir şekilde verebilirdi. Demem o ki; Görmek'i, benim gibi Körlük'ün devamı coşkusuyla okumayın.

      İki kitabı okuyanların ortak görüşü olan "'Görmek' güzel ama 'Körlük' bir başka" cümlesini ben de rahatlıkla kullanabilirim. Peki bu fark neden kaynaklanıyor? Şu ana kadar üç kitabını okuduğum Saramago, üç kitabında da vermek istediği mesajları muazzam hiciv yeteneğiyle kitabına işliyor. Bence Saramago'yu sevdiren de bu özelliği. Körlük'ü farklı kılan durum ise, bu kitabında eleştirilerini sunduğu zemini tam bir macera romanı sürükleyiciliğinde hazırlamış olması. Yani hiç bir mesajı anlamayan bir kişi bile zevkle bu kitabı okuyabilir. Mesajları alabilenler için ise kitaptan aldığı zevk tabii ki iki katına çıkmaktadır.

       Görmek'de bir hükumetin kendi çıkarları adına ülkeyi ve insanları nasıl kullandığı anlatılıyor. Çoğu ülkede olduğu gibi gözü kapalı bir şekilde, adeta bir kör gibi hükumetin her dediğine inanan ve inandırılan insanlar var. Kitapta anlatılan bu adı konulmamış ülkede ise halkın büyük çoğunluğu hükumetin bütün propagandalarına rağmen gerçekleri görüyor ve anlaşılmaz bir şekilde birlikte hareket ediyorlar. Bu durum hükumeti yeni yollar aramaya teşvik ediyor. Ya suçlular bulunacaktır, ya da suçlular yaratılacaktır.
   "Şaşırmış numarası yapmayın ve elimde bununla ilgili kanıtlar olup olmadığını sorarak boşuna zaman yitirmeyin, suçsuz olduğunuzu bize kanıtlayacaksınız, çünkü kanıtlar gerektiğinde ortaya çıkacaktır."

    Saramago'nun tarzını sevenlerin okumaktan zevk alacağı bir kitap "Görmek" fakat ilk defa Saramago okuyacaklar için diğer okuduğum iki kitabı; "Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş" ve "Körlük"ü öneririm.

Altı Çizilesi:
   Kusursuz anların, hele yüceliğe çok yaklaşmışsa uzun sürmemek gibi çok büyük bir sakıncası vardır, ondan daha beteri ise -bu o kadar açık ki söylemesek de olurdu- insanın o andan sonra ne halt edeceğini bilememesidir.

   İnsanlar arasında yapabileceğimiz en doğru sınıflandırma, onları kurnaz ve ahmak olarak değil, kurnaz ve çok kurnaz olarak sınıflandırmaktır; ahmak olanları nasıl istersek öyle kullanırız, kurnazlarla sorun, onları kendi hizmetimizde kullanabilmektir; ama çok kurnaz olanlar bizim yandaşımız da olsalar, özünde tehlikeli kimselerdir; başka türlü olmak ellerinde değildir. İşin en ilginç yanı da davranışlarıyla bizi sürekli olarak kendilerinden kuşku duymaya itmeleridir; genellikle bu uyarılara dikkat etmeyiz, sonra da bunun sonuçlarına katlanırız.



Kitabın Tanıtımından: 
   Adı belirsiz bir ülkenin başkentinde seçim günü bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlayınca kimse oy atmaya gitmez. Öğleden sonra yağmur durunca, saat tam dörtte, seçmenler sanki emir almışçasına sandıkların başına koşarlar. Ama sandıklar açıldığında, kullanılan oyların yüzde 83'ünün boş olduğu ortaya çıkar. Bunun bozguncu bir grubun, dahası uluslararası bir anarşist örgütün işi olduğunu düşünen hükümet olağanüstü hal ilan eder. Yıllar önce kenti saran "körlük salgını"ndan kurtulan tek kişinin bu olayla bağlantılı olduğundan kuşkulanılır. "Beyaz veba"nın öteki kentlere de yayılmasını önlemek için başkent abluka altına alınır, bir polis komiseri "suçlular"ı bulmakla görevlendirilir.

  Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago'nun Körlük'ten sonra kaleme aldığı Görmek, demokrasinin kırılganlığı ve hükümetlerce saptırılması üstüne şaşırtıcı bir taşlama. Günümüz edebiyatının üslup ustasından derin bir çağ eleştirisi.

07 Kasım 2014 tarihinde "Görmek"i en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
Arkadaş 17,25 TL
KitapYurdu 17,46 TL
D&R 17,50 TL
OkuOku 18,25 TL
KitapZen 18,50 TL
Babil 18,75 TL

Jose Saramago Hakkında:
quarterlyconversation.com
   Portekizli yazar, şair, oyun yazarı ve gazeteci Jose Saramago, 16 Kasım 1922 -18 Haziran 2010 tarihleri arasında yaşamıştır. Kitaplarının satış rakamı sadece Portekiz'de iki milyonu geçmiş, yapıtları 25 dile çevrilmiştir. Din konusundaki görüşleri nedeniyle Portekiz Hükümeti tarafından sansürlenince Kanarya Adaları'nda Lanzarote'ye yerleşen yazar, ölümüne kadar burada yaşamıştır. Şöhrete ancak ellili yaşlarında, Manastır Güncesi adlı romanıyla kavuşan Saramago, 1969'dan ölene kadar Portekiz Kominist Partisi'nin bir üyesi olmuştur. Yapıtlarında mitleri, ülkesinin tarihini ve gerçeküstü imgelemi kullanan yazar, pek çok önemli ödül almış, 1998 yılında da Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi olmuştur.

Jose Saramago'nun Türkçe Yayınlanmış Kitapları:
Baltasar ile Bilmunda (Kırmızı Kedi) (Gendaş Yayınları)
Bilinmeyen Adanın Öyküsü (Türkiye İş Bankası Yayınları)
Bütün İsimler (Kırmızı Kedi) (Gendaş Yayınları)
Çatıdaki Pencere (Kırmızı Kedi)
Filin Yolculuğu (Turkuvaz Kitap)
Görmek (Can Yayınları)
İsa'ya Göre İncil (Kırmızı Kedi) (Turkuvaz Kitap)
Kabil (Kırmızı Kedi)
Kısırdöngü (Türkiye İş Bankası Yayınları)
Kopyalanmış Adam (Türkiye İş Bankası Yayınları)
Körlük (Can Yayınları)
Küçük Anılar & Çocukluk ve İlkgençlik Anıları (Can Yayınları)
Lizbon Kuşatmasının Tarihi (Türkiye İş Bankası Yayınları)
Mağara (Kırmızı Kedi)
Manastır Güncesi (Turkuvaz Kitap)
Not Defterimden (Turkuvaz Kitap)
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş (Kırmızı Kedi) (Turkuvaz Kitap)
Ressamın El Kitabı (Can Yayınları)
Ricardo Reis'in Öldüğü Yıl (Can Yayınları)
Suların Sessizliği (Kırmızı Kedi)
Umut Tarlaları (Can Yayınları)
Yitik Adanın Öyküsü (Kırmızı Kedi) (Turkuvaz Kitap) (Gendaş Yayınları)


Semaver - Sait Faik Abasıyanık

$
0
0
SEMAVER
SAİT FAİK ABASIYANIK
Yapı Kredi Yayınları
Haziran 2009, 26. Baskı
(İlk Basım: 1936)
105 Sayfa

AFD:
  Semaver Kitap Kardeşliği okuma grubumuzun Kasım ayı kitabı olarak seçildi. Ben de bu vesile ile ilk defa Sait Faik okumuş oldum.

  Bugüne kadar nasıl Sait Faik okumamışım. :( Hikayelerini ne kadar içten ve sıcak bir dille anlatmış.  Kitap hemen bitmesin diye arada başka kitaplar okudum.

  Kitap toplam 19 hikayeden oluşuyor. Bu hikayeler sıradan insanların sıcacık ve insanın yüreğine işleyen hikayeleri. Benim en sevdiğim hikayeler ise; hüznü insanın yüreğini yakan Semaver, öksüz ve yetim Trifon'un hayallerini taşıyan Stelyanos Hrisopulos Gemisi ve on beş yaşındaki hırsızın hazin hikayesi İpekli Mendil oldu.

  Kitaplığımızda Sait Faik kitaplarının yeri şimdiden hazırlandı bile, bu büyük yazarın tüm kitaplarını kesinlikle okumak istiyorum. 

Altı Çizilesi:
  Mesutları çok az bir mahallenin çocukları değil miydiler?

  ...Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar, ne zevksiz mahluklardı.

  ...Dediğim köy evine vardığımız zaman atlarımızı ufak, oya gibi bir köy çocuğu aldı. Kasketinin kenarına sokulmuş karanfile baktığımı sandığı için çiçeği bana verdi. Halbuki ben onun, ıslak saman rengi gözlerine, yüzünün aynı renkteki derisine bakmıştım. Kim bilir karanfili bana, belki de onları veremeyeceği için vermişti.

  Bu yeşil, sarı, lacivert bayrak sizin bayrağınız. Komşu kabilenin bayrağı aynı renkte, aynı şekilde fakat üzerinde dokuz yıldız var.
  Onun için mi boğazlaşıyorsunuz? Kavgadan evvel evlerinde yemek yediğin, başı sana dokunduğu zaman yaşadığını hissettiğin çocuğu bu dokuz yıldız için mi öldüreceksin?

Kitabın Tanıtımından:
"Namuslu adamdı Sait Faik, ömrü boyunca namuslu kaldı. Yalnız namuslu olmakla yetinmedi, insanları değerlendirmede en başta namus ölçüsünü kullandı. (...) yazış tarzında da gene ömrünün sonuna kadar namuslu kaldı. Hiçbir zaman şaşırtma yoluyla, büyük laflar ederek, büyük davaların savunucusu görünerek ilgi ve alkış toplamaya kalkışmadı... Süsleyip, püslemek küçüklüğüne düşmeden düpedüz söyledi..."
-Yaşar Nabi-

"... Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."
diyen büyük yazarın; ilk kez 1936 yılında yayımlanan hikaye kitabı Semaver yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlandı.

9 Kasım 2014 tarihinde "Semaver"i en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
HepsiBurada 5,39 TL
Arkadaş 6,90 TL
İlkNokta 7,00 TL
KitapElinizde 7,00 TL
İnkilap 7,00 TL 
D&R 7,00 TL

wikipedia.org
Sait Faik Abasıyanık Hakkında:
  18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda doğdu. Çocukluğu Adapazarı’nda geçti. İlköğrenimini Rehber-i Terakki Okulu’nda yaptı. Ortaöğreniminin bir bölümünü İstanbul Erkek Lisesi’nde, bir bölümünü ise Bursa Lisesi’nde tamamladı (1925-1928). Yükseköğrenimine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde başladı (1928). İki yıl sonra babasının isteği üzerine, iktisat eğitimi için Venedik üzerinden İsviçre’ye gitti. Lozan’da kısa bir süre kalarak, Fransa’nın Grenoble kentine geçti. Sanatı ve kişiliği üzerinde derin izler bırakacak çok sevdiği bu Fransız şehrinde üç yıl yaşadı. Fransa’dan döndükten sonra bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Çocukluğundan beri tüccar olmasını istediği babasının zorlamasıyla ticarete atıldı ve başarılı olamadı.

  Babasının 1939’daki ölümüyle geçimini yalnızca kalemiyle sağlamanın yollarını aradı. Kısa bir süre Haber gazetesinde muhabirlik yaptı (1942). Yazarlığa lise yıllarında başlayan Sait Faik’in ilk şiiri Mektep dergisinde (1925), ilk yazısı ‘Uçurtmalar’ Milliyet gazetesinde yayımlandı (1929). 1934’ten itibaren kendini neredeyse bütünüyle öyküye veren yazar; denizi, emekçileri, çocukları, yoksulları, işsizleri, balıkçıları yalın ve şiirsel bir dille anlatarak Türk edebiyatına yeni bir öykü anlayışı getirdi. Daha önce Atatürk’ü de onur üyeliğine seçen, ABD’deki Uluslararası Mark Twain Derneği tarafından çağdaş edebiyata yaptığı katkılarından dolayı onur üyeliğine seçildi (1953). 11 Mayıs 1954’te İstanbul’da öldü.
Kaynak: ykykultur.com.tr

Sait Faik Abasıyanık Eserleri:
Öykü: 
Semaver (1936, Remzi Kitabevi)
Sarnıç (1939, Çığır Kitabevi)
Şahmerdan (1940, Çığır Kitabevi)
Lüzumsuz Adam (1948, Varlık Yayınları)
Mahalle Kahvesi (1950, Varlık Yayınları)
Havada Bulut (1951, Varlık Yayınları)
Kumpanya (1951, Varlık Yayınları)
Havuz Başı (1952, Varlık Yayınları)
Son Kuşlar (1952, Varlık Yayınları)
Alemdağ'da Var Bir Yılan (1954, Varlık Yayınları)
Az Şekerli (1954, ö.s. Varlık Yayınları)

Roman: 
Medar-ı Maişet Motoru (2. baskısı Birtakım İnsanlar adıyla) (1944, Yokuş Kitabevi)
Kayıp Aranıyor (1953, Varlık Yayınları)

Şiir: 
Şimdi Sevişme Vakti (1953, Yenilik Yayınları)

Röportaj-Öykü:
Tüneldeki Çocuk (1955, Varlık Yayınları)
Mahkeme Kapısı (1956, Varlık Yayınları)

Diğer Yapıtları: 
Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat (1977, Bilgi Yayınevi)
Açık Hava Oteli (1980, Bilgi Yayınevi)
Müthiş Bir Tren (1981, Bilgi Yayınevi)
Sevgiliye Mektup (1987, Bilgi Yayınevi)

Çeviri: 
Georges Simenon'dan Yaşamak Hırsı (1954, ö.s., İstanbul Yayınları)

On Küçük Nefes - K.A. Tucker

$
0
0
ON KÜÇÜK NEFES
Orijinal Adı: Ten Tiny Breaths
K.A. TUCKER
Çevirmen: B. Selen Haktanır
Ekim 2014, 1. Baskı
(Orijinal İlk Basım 2012)
290 Sayfa

AFD: 
   On Küçük Nefes; Annesi, babası, en yakın arkadaşı ve sevgilisini bir trafik kazasında kaybeden yirmi yaşındaki Kacey'nin hikayesi. Kacey kazadan sonra yaşadığı travmayı atlatmak için uzun süre tedavi görmüştür, fakat tam anlamıyla bu travmayı atlatamamıştır. Travmayla baş etmek amacıyla her yolu denemiş sonunda Kick Boks antrenmanları bir nebze de olsa kendisine iyi gelmiştir. Kacey'nin hayat tutunmasını sağlayan asıl sebep ise kaza günü arabada olmayan on beş yaşındaki kız kardeşidir. Ailesinin vefatından sonra bir süre ebeveynliklerini üstlenen teyzesi ve eniştesi ile yaşamışlar fakat eniştenin aileden kalan parayı kumarda yemesi ve kız kardeşine sarkıntılık etmesi üzerine oradan kaçıp Miami'nin yolunu tutmuşlardır.

  Miami'de nasıl bir hayat kendilerini bekliyordur? Kacey insanlara tekrar güvenebilecek midir? Yan dairedeki yeni komşu Trent, Kacey'nin yeniden aşka inanmasını sağlayabilecek midir?

 Gelelim kitabın bana hissettirdiklerine; Sürükleyici bir kitap fakat açıkçası bana göre gereksiz cinsellik içeriyor. Ya da bu "Yeni Yetişkin" diye adlandırılan tür benim için uygun bir tür değil. Aslında güzel bir hikayesi var kitabın. Ben bu hikayenin vermek istediği mesajın, cinselliği tüm sayfalara yedirmeden de rahatlıkla verilebileceği kanaatindeyim. Bir de kitabın heyecanını sağlayan noktayı henüz kitabın başlarında tahmin etmem, bunda arka kapak yazısının payı çok büyük, kitaptan alacağım zevki en aza indirdi. Bir arka kapak tanıtımına bu kadar büyük bir kopya neden koyulur anlayamıyorum. Siz bu kitabı okumak istiyorsanız en iyisi mi benim yukarıda yaptığım tanıtımla yetinin. Kitaptan daha fazla zevk alacağınızı garanti ediyorum. :)

  "Yeni Yetişkin" türü bana uygun olmasa da, kitapta çok fazla gereksiz cinsel ögeler kullandığını düşünsem de hatta kitabın arka kapak yazısı kitabın büyüsünü bozsa da, yazarın kitabın sonunda yer verdiği teşekkür yazısındaki bu cümle;
 "Bu kitap bir kişinin bile birkaç içki içtikten sonra direksiyon başına geçmesini engelleyebilirse, devasa bir adım atmış olur."
kitabı benim için çok farklı bir yere taşıyor.


Kitabın Tanıtımından:
Sadece nefes al Kacey.On küçük nefes. İçinde Tut.Hisset.Sev.
Dört sene önce sarhoş bir sürücünün neden olduğu trafik kazasında annesiyle babasını,erkek arkadaşını ve en yakın kız arkadaşını kaybeden Kacey Cleary'nin hayatı yerle bir olmuştu.

Hâlâ kazadan sonra arabanın içinde sıkıştığını anı ve annesinin son kez aldığı nefesi hatırlayan Kacey,geçmişini geride bırakmak istiyordu. İki otobüs bileti alan Kacey ve on beş yaşındaki kız kardeşi Livie,hayatlarına yeniden başlamak üzere Michigan'dan kaçıp, Miami'ye gelmişlerdi.İlk başlarda,geçim sıkıntısı çektikleri hâlde, Kacey endişeli değildi. Her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünüyordu.Tek istisna, 1D dairesindeki gizemli komşularıydı. Alev alev yanan mavi gözleri, derin gamzeleri ve kusursuz bedeniyle Trent Emerson, iyi çocuk ve kötü adam arasındaki karşı koyulmaz çizgiyi temsil ediyordu. Trajik geçmişinden sonra katı bir mizaç geliştiren Kacey, herkesi kendinden uzak tutmaya kararlı olsa da ikisi arasındaki karşılıklı çekime dayanmak çok güçtü. Trent ise Kacey'nin herkese kapattığı kalbine girmek için her şeyi yapabilirdi... Her ikisinin dünyasını paramparça edecek müthiş bir sırrı açıklaması gerekse bile.


goodreads.com
K.A. Tucker Hakkında:
  Ontario, Kanada'da ufak bir kasabada dünyaya gelen K.A. Tucker, ilk kitabını ilkokulun kütüphanecisinin ve bir kutu pastel boyanın yardımıyla yayınladı. Kitaplara doyamayan ve fantezilerden genç kız kitaplarına kadar her şeyi ayırt etmeden okuduğu için de tek bir tarza kesinlikle bağlı kalmayan bir okuyucudur.  Kocası, iki dünyalar güzeli kızı ve birçok dört ayaklı yaratıkla birlikte Toronto'nun dışındaki hoş ve ufak bir kasabada yaşamaktadır.

Leyla İle Mecnun - Sezai Karakoç

$
0
0
LEYLA İLE MECNUN
SEZAİ KARAKOÇ
Diriliş Yayınları
Haziran 2013, 8. Baskı
(İlk Basım: 1980)
100 Sayfa

AFD:
   Sevgili Yan Gel Yat Üniversite'sinin bize hediyesiydi, Leyla ile Mecnun. Bir bayram günü evimize, ziyaretimize gelmekle bizi çok mutlu ettiği yetmiyormuş gibi sağolsun bir de bu güzel kitabı getirmiş. Tekrar teşekkür ederiz güzel kalpli arkadaşımız.

 Bugüne kadar hiç Sezai Karakoç kitabı okumamıştım. Mona Rosa haricinde de hiçbir şiirini bilmiyordum. Bu kitap sayesinde Sezai Karakoç okumayarak neler kaçırdığımın da farkına varmış oldum. Leylâ ile Mecnun'un efsanevi aşkını Sezai Karakoç'un kaleminden okumak çok keyifliydi.

Altı Çizilesi:
...
Ama aşk ki ezeli bir tanışıklıktır
Doğmadan önce başlamışlıktır
...
...
Sözü anlamakta... delilik diyemem
Fakat dinlememekte... akıllılık diyemem
...
...
Doğuya gidip gidip de güneşe mi yaklaşsam
Bir ateş tuğlası gibi yanıp olsam bir cam
Onu Leylâ'nın düğününe armağan ederler mi
Yoksa bunda da Mecnun'dan eser var derler mi
Kırıp atarlar mı külümün ateşinden yaratılan camı
Beni hatırlatıyor diye koğarlar mı akşamı
Ülkelerinden, ocak ve lâmbalarından
...
...
Artık buluşmuşlardır Tanrı katında
Bir yersizlik ve zamansızlık saltanatında
Bir şey değişmez gelse de gelmese de Leylâ
Farketmez gitse de gitmese de Mecnun O'na
...
...
Ruh hürdür vücut esir
Ruh baldır beden zehir
Ruh hürdür Tanrı aşkıyla
Bağlı değil yer ve zaman kaydıyla
Farketmez gelse gelmese Kays O'na
Gitse gitmese Leylâ O'na
...
14 Kasım 2014 tarihinde "Leyla İle Mecnun"u en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
Kitapyurdu 4,79 TL
Babil 5,20 TL 
KitapElinizde 5,60 TL
KitapAmbarı 6,00 TL
OkuOku 6,40 TL
KitapveKitap 6,40 TL

Sezai Karakoç Hakkında:
   Nüfus kaydında doğum günü 22 Ocak olarak görülmekle beraber, gerçek doğum gününün Mayıs içinde olduğu bilinmektedir. Çocukluğu Ergani, Maden ve Dicle ilçelerinde geçen  Sezai Karakoç, ilkokulu 1944'de Ergani'de bitirdi. Daha sonra Maraş Orta Okuluna parasız yatılı olarak kayıt oldu. 1947'de burayı bitirerek Gaziantep'te yine parasız yatılı lise öğrenimine başladı. Gaziantep Lisesi'nden 1950’de mezun edildi. Felsefe okumak istediği için İstanbul'a gitti. Babasının isteği İlahiyat Fakültesiydi. Kendi parasıyla okuyamayacağını anlayınca, o zaman parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavına girdi. Sınav sonuçlarını beklerken de Felsefe bölümüne kayıt yaptırır; şayet sınavı kazanmazsa felsefe tahsili yapacaktır.

  Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955'te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamladı. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi Bölümüne atandı. Daha sonra Maliye müfettişliği sınavını kazanarak 11 Ocak 1956'da müfettiş yardımcılığı görevine başlar. Görevi icabı Anadolu'da birçok il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı bulur.  1965'ten 1973'e kadar birçok kez istifa etti. 1973’ten bu yana da hiçbir resmi görev almadı.

  İstanbul'da Diriliş Yayınları ve Diriliş Dergisi'ni kurdu. 1990 yılında "güller açan gül ağacı" amblemiyle Diriliş Partisi'ni kurdu. Yedi yıl Partinin Genel Başkanlığını yürüttü. Ancak bu parti 19 Mart 1997'de üstüste iki defa genel seçime girmediği için kapatıldı. 2006 yılında kültür bakanlığı özel ödülü ile ödüllendirildi. Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür sanat işlerine harcanmasını, diğer kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı. 2007 yılında Yüce Diriliş Partisi'ni kurdu ve halen partinin genel başkanlık görevini yürütmektedir. 2007 yılının Nisan ayından beri her cumartesi akşamı, Yüce Diriliş Partisi İstanbul İl Başkanlığı'nda değerlendirme konuşmaları yapmaktadır. Bu konuşmalar partinin internet sitesinden canlı olarak yayınlanmaktadır. Karakoç, 2011 yılı Cumhurbaşkanlığı edebiyat ödülüne layık görüldü fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi.
Kaynak: Wikipedia

Sezai Karakoç Eserleri:
Şiir
ŞİİRLER I Hızırla Kırk Saat
ŞİİRLER II Taha'nın Kitabı/Gül Muştusu
ŞİİRLER III Körfez/Şahdamar/Sesler
ŞİİRLER IV Zamana Adanmış Sözler
ŞİİRLER V Ayinler/Çeşmeler
ŞİİRLER VI Leylâ ile Mecnun
ŞİİRLER VII Ateş Dansı
ŞİİRLER VIII Alın Yazısı Saati
ŞİİRLER IX Monna Rosa (Aşk Ve Çileler)
ŞİİRLER X Monna Rosa (Ölüm ve Çerçeveler)
ŞİİRLER XI Monna Rosa (Pişmanlık ve Çileler)
ŞİİRLER XII Ve Monna Rosa
ŞİİRLER XIII Karayılan
GÜN DOĞMADAN Şiirlerin Toplu Basımı

Çeviri Şiir
Batı Şiirlerinden
İslâmın Şiir Anıtlarından
İslam anlatması

Deneme
Edebiyat Yazıları I Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir
Edebiyat Yazıları II Dişimizin Zarı...
Edebiyat Yazıları III Eğik Ehramlar

Düşünce
Ruhun Dirilişi
Kıyamet Aşısı
Çağ ve İlham I-II-III-IV
İnsanlığın Dirilişi
Diriliş Neslinin Âmentüsü
Yitik Cennet
Makamda
İslâmın Dirilişi
Gündönümü
Diriliş Muştusu
İslâm
İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü
Düşünceler I-II
Dirilişin Çevresinde
Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-II-III
Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-II
Unutuş ve Hatırlayış
Varolma Savaşı
Çağdaş Batı Düşüncesinden
Çıkış Yolu I-II-III

İnceleme
Yunus Emre
Mehmed Âkif
Mevlâna

Piyes
Piyesler I
Armağan

Hikaye
HİKÂYELER I Meydan Ortaya Çıktığında
HİKÂYELER II Portreler

Günlük yazılar
Farklar
Sütun
Sûr
Gün Saati
Gür

Röportaj
Tarihin Yol Ağzında

Belgesel
Gün Doğmadan

Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley

$
0
0
CESUR YENİ DÜNYA
Orjinal Adı: Brave New World
ALDOUS HUXLEY
Çevirmen: Ümit TOSUN
İthaki Yayınları
Mayıs 2011, 7. Baskı
Orijinal İlk Basım: 1932
352 Sayfa

AFD:
  Cesur Yeni Dünya; Aldous Huxley tarafından 1931 yılında kaleme alınmış. Bu romanla şunu anlamış oldum; Fahrenheit 451, 1984 ve Cesur Yeni Dünya aslında Platon'un ve Thomas More'un ütopyaları gibi, ütopik dünyalar sunmuşlardır bize. Fahrenheit 451, 1984 ve Cesur Yeni Dünya'nın distopik diye adlandırılmalarının sebebi de; bu kitaplarda yer alan ve yöneticilere göre oldukça güzel olan bu düzenin, aslında kendilerine dayatılmış bir düzen olduğunun farkına varan, bu düzeni beğenmeyen, değiştirmeye çalışan kahramanların gözünden anlatılmasıdır. Bir yandan da düzenle sorunu olmayan herkes için ütopik rüya devam etmektedir. Eğer bu kitaplarda düzeni sorgulayan kahramanlar ortaya çıkmasaydı, biz bu kitaplar için kolaylıkla ütopik kitaplar diyebilirdik. Ya da bir başka deyişle Platon'un ve More'un ütopyalarında düzenden memnun olmayan ve bu düzeni, bizim doğrularımıza yakın doğrularla, sorgulayan bireyler olsaydı biz bu kitaplara distopya diyebilirdik.

  Kitabımıza dönelim; tarih F.S. 632'dir. Yani Ford'dan Sonra 632. Burada adı geçen Ford ise ilk seri üretim araba teknolojisinin dehası Henry Ford'dur. Bu bilgiler ışığında Aldous Huxley'in bize 26. yüzyıl dünyasından seslendiğini söyleyebiliriz. 

  26. yüzyıl İngilteresi'nde yaşam bizim bildiğimizden çok farklıdır. Artık doğum diye bir olay yoktur. Yeni bireyler laboratuvarlarda yapay döllenme yoluyla dünyaya gelmektedir. İhtiyaca göre bireyler üretilir. En pis ve ağır işler için Epsilon-Eksi'lerden başlayan sıralama Delta(-) (+), Gama(-) (+), Beta(-) (+), Alfa(-) ve en önemli işlerde görevli Alfa Artı'ya kadar devam eder. Ebeveynlik kavramı da yoktur, çocuklar özel ortamlarda gelecekteki çalışma ve yaşama koşullarına uygun yetiştirilir, uykuda öğrenme (hipnopedi) yöntemi başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Aile, aşk gibi kavramlar da yoktur. "Herkes herkese aittir" mottosuyla isteyen istediği kişiyle birlikte olabilmektedir. Bir kişiyle uzun süre birlikte olmak, bir kişiye sevgi beslemek toplumda dışlanan davranışlardır. Anne-baba-doğum gibi kelimeler ise müstehcen olarak kabul edilir. Din, edebiyat, sanat ve felsefe ise bu toplumda yer almayan diğer ögelerdir. Bu toplumdaki bir diğer önemli mottosu ise Soma diye anlandırılan bir hap için geçerli olan "Bir gramı bin musibet savuşturur" cümlesidir. Bu hap sayesinde birey tüm bunalımlarını, sıkıntılarını atlatır ve hayat normal rutininde devam eder. 

  Cesur Yeni Dünya düzeninden memnun olmayan ve bir şeylerin yanlış gittiğini düşünen kişilerde vardır. Bunlardan biri; bir Alfa-Artı olan Bernard Marx'tır. Söylentilere göre Bernard Marx'ın üretiminde bir hata olmuş, henüz daha bir şişedeyken kanına yanlışlıkla alkol karıştırılmıştır. Bundan dolayı Bernard Marx herkesin fark ettiği gibi biraz değişik bir karaktere sahiptir. Dış görünüşüne de yansamış olan bu farklılıklardan bazıları; duygusal olarak birine (Lenina) yakınlık duyması ve her derdin ilacı Soma'yı kullanmamayı tercih etmemesi diyebiliriz. 

    Bir de Yeni Dünya Düzeni sınırları dışında yaşayanlar vardır. Cesur Yeni Dünya'da bu tür yaşam alanları Vahşi Ayrıbölgeler olarak adlandırılmıştır. Bir gün düzeni sorgulayan Bernard bu ayrıbölgelerdeki yaşamı merak ettiğinden New Mexico ayrıbölgesini ziyaret eder....

  Kitap hakkında çok bilgi vermiş gibi görünsem de aslında burada anlattığım sadece kitabın altyapısını oluşturan dünya düzeni. Kitap aslında buradan itibaren başlıyor. Bernard Marx ayrıbölgede ne ile karşılaşacaktır? Bu düzene bir son verebilecek midir? Ayrıbölgedekiler bu düzen için ne düşünmektedirler? Kimse Bernard Marx'a engel olmayacak mıdır?  bu sorular inşallah merakınızı cezbeder de bir an önce Cesur Yeni Dünya sayfaları arasında kaybolursunuz. :) 

  Kitabı okurken Bernard Marx ismi dikkatimi çekmiş "Acaba isim Bernard Shaw ve Karl Marx'ın birleşiminden mi meydana gelmiş?" diye düşünmüştüm.(Lost dizisini izlemenin etkisi olabilir) Vikipedia düşüncemin doğru olduğunu ve bunun sadece Bernard Marx'la sınırlı kalmadığını neredeyse tüm karakterlerin bu şekilde türediğini belirtmiş. Beni en çok şaşırtan ise Mustafa Mond oldu.
Kitaptaki karakterlerin isim kökenleri
Bernard Marx, George Bernard Shaw ve Karl Marx
Lenina Crowne, Vladimir Lenin
Fanny Crowne, Fanny Kaplan, Lenin'i öldürmek için başarısız bir suikast girişimi düzenleyen kişi.
Polly Trotsky, Lev Troçki
Benito Hoover, Benito Mussolini, Herbert Hoover
Helmholtz Watson, Hermann von Helmholtz, John B. Watson
Darwin Bonaparte, Napoleon Bonaparte, Charles Darwin
Herbert Bakunin, Herbert Spencer, Mikhail Bakunin
Mustapha Mond, Mustafa Kemal Atatürk, Sir Alfred Mond
Primo Mellon, Miguel Primo de Rivera, Andrew Mellon
Sarojini Engels, Friedrich Engels, Sarojini Naidu
Fifi Bradlaugh, Charles Bradlaugh
Joanna Diesel, Rudolf Diesel
Jean-Jacques Habibullah, Jean-Jacques Rousseau, Habibullah Khan

  Tavsiye eder miyim? Kesinlikle tavsiye ederim fakat bana göre 1984'ün kurgusu biraz daha iyi gelmişti. İki kitabı da okumayanlar için ilk başta 1984'ü öneririm. Aslında ilk olarak Yevgeni Zamyatin'in "Biz" adlı kitabını okumalıymışız. Çünkü bu iki kitap içinde "Biz"den etkilendikleri söylenmektedir. Ben de henüz okumadım. :(

Altı Çizilesi:
  Kronik vicdan azabı, tüm ahlâkçıların hemfikir olduğu gibi, hiç de istenmeyen bir duygudur. Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir dahaki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir. 

  Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınlarına dönüşebilirler -her şeyi delip geçerler. Okursun ve delinirsin.

  Eğer farklıysan, yalnızlığa mahkum oluyorsun.

  Mutluluk ve erdemin sırrıdır, yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek.

"Ama ben yan etkileri severim." 
"Biz sevmeyiz," dedi Denetçi. "Biz her şeyi keyifli yapmayı yeğleriz." 
"Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum." 
"Aslında," dedi Mustafa Mond, "siz mutsuz olma hakkını istiyorsunuz." 

"Öyle olsun," dedi Vahşi meydan okurcasına, "mutsuz olma hakkını istiyorum." 


  Düzenin her türlüsü kaostan yeğdir.



Kitap Tanıtımından:
  "Cesur Yeni Dünya" bizi "Ford'dan sonra 632 yılına" götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, "annelik' ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. "Herkes herkes içindir."
  "Cesur Yeni Dünya"nın önemi yalnızca ardılları için bir standart oluşturması ve karamsar bir gelecek tasarımının güçlü betimlemesiyle değil, aynı zamanda 'birey yok edilse de süren macerasının' sağlam bir üslupta anlatılmasıyla da ilgili. Huxley, yapıtını ütopa geleneğinin kuru anlatımının dışına çıkarıp 'iyi edebiyat' kategorisine yükseltiyor.

18.11.2014 tarihinde farklı sitelerde "Cesur Yeni Dünya"yı en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapSihirbazı 11,04 TL
İlkNokta 11,20 TL
D&R 11,20 TL
HepsiBurada 11,20 TL 
Babil 11,68 TL 
İnkilap 11,68TL

1000kitap.com
Aldous Huxley Hakkında:
  1894'te İngiltere'de doğdu. Yirmili yaşlarının başında şiir ve öyküler yazmaya başlamasına karşın, yazın dünyasında ilk tanınışı Crome Yellow (1921) adlı romanıyla oldu. Bunu izleyen romanları Antic Hay (1923), Those Barren Leaves (1925) ve Point Counter Point (1925), Huxley'nin çağdaş toplumun kusurlarını zekice olduğu kadar, acımasızca yargıladığı birer dahiyane taşlamadır. En bilinen eseri olan Cesur Yeni Dünya'nın (1932) da aralarında bulunduğu birçok romanında yazarın, İkinci Dünya Savaşı öncesinde tehlikeli bir şekildekontrolden çıkmakta olduğunu hissettiği toplumun karmaşasına gösterdiği düşünsel tepkiler kolaylıkla hissedilebilir. 1963'te Amerika'da öldü. 

Aldous Huxley Eserleri:
Krom Sarısı
Cesur Yeni Dünya
Maymun ve Öz
Ses Sese Karşı
Algı Kapıları
Cennet ve Cehennem
Ada
Mona Lisa Tebessümü
Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret
Denemeler
Edebiyat ve Bilim
Ekoloji Politikası
Kadim Felsefe

Beş Şehir - Ahmet Hamdi Tanpınar

$
0
0
BEŞ ŞEHİR
AHMET HAMDİ TANPINAR
Haziran 2013, 31. Baskı
İlk Basım: 1946
238 Sayfa

AFD:
  Ahmet Hamdi Tanpınar, kitabın önsözünde tek cümleyle özetliyor aslında Beş Şehir'i: “Beş Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır." 

  Beş Şehir, Tanpınar'ın gözünden yeni kurulan Cumhuriyetin; Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul'unun; tarihi, mimari ve kültürel yönünden ele alındığı muhteşem bir eser. Tanpınar'dan dinledikçe, daha önce o şehirlerde yaşamış/gezmiş olunmasına rağmen, o şehirleri Tanpınar'ın önderliğinde yeniden keşfetmek istiyor insan.

  Babamın evi Bursa'da Yeşil Cami'nin bir sokak aşağısındadır. Yeşil Cami'yi kaç defa ziyaret etmişliğim, namaz kılmışlığım var fakat Tanpınar'ın anlattığı çoğu detaya hiç dikkat etmemiştim. Bir sonraki ziyaretimde rehberim kesinlikle Tanpınar olacak. Bursa'yı da, Allah izin verir de diğer şehirlere yolumuz düşerse, diğer dört şehri de Tanpınar rehberliğinde gezmek isterim.

 Kitabı okuyacaklara birkaç naçizane tavsiyem var: Elinizin altında ya da telefon/tabletinizde bir sözlük bulundurun. Zira ben kaç defa "vuzuh" ve "aksülamel"in anlamlarına baktığımı hatırlamıyorum. O kadar fazla bakmama rağmen anlamlarını yine unuttum. Ben bir sözlüğe bakıp geleyim. :) İkinci olarak; Anlatılan mekanları, tarihi yerleri, yapıları gözünüzde daha iyi canlandırabilmek adına mutlaka internetiniz olsun. Google sağolsun bana çok yardımcı oldu bu konuda. Son olarak da;  kesinlikle Beş Şehir'i roman tarzında sürükleyici bir kitap olarak düşünmeyin. Bir başucu kitabı gibi sindire sindire okuyun.


Altı Çizilesi:
  Sevdiğimiz şeyler bizimle beraber değişirler ve değiştikleri için de hayatımızın bir zenginliği olarak bizimle beraber yaşarlar.

  Eski medeniyetimiz dinî bir medeniyetti. Beğendiği, benimsediği adama ölümden sonra verilecek tek rütbesi vardı: Evliyalık. Onun içindir ki İstanbul evliya ile doludur.

  İstanbul gittikçe ağaçsız kalıyor. Bu hal, aramızdan şu veya bu âdetin geleneğin kaybolmasına benzemez. Gelenekler arkasından başkaları geldiği için veya kendilerine ihtiyaç kalmadığı için giderler. Fakat asırlık bir ağacın gitmesi başka şeydir. Yerine bir başkası dikilse bile o manzarayı alabilmesi için zaman ister. Alsa da evvelkisi, babalarımızın altında oturdukları zamanın kutladığı ağaç olamaz.

  Bir ağacın ölümü, büyük bir mimari eserin kaybı gibi bir şeydir. Ne çare ki biz bir asırdan beri, hatta biraz daha fazla, ikisine de alıştık.

  İstanbul daima fakiri bol bir memleketti

  Gerçekte, tulumbacı, mitolojinin ateşten doğan ve ateşte yaşayan semenderine benzeyen bir mahlûktu.


Kitabın Tanıtımından:
  Beş Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir. Bu itibarla onların arkasında kendi insanımızı ve hayatımızı, vatanın manevi çehresi olan kültürümüzü görmek daha da doğru olur. Bizden evvelki nesiller gibi bizim neslimiz de, bu değerlere, şimdi medeniyet değişmesi dediğimiz, bütün yaşama ümitlerimizin bağlı olduğu uzun ve sarsıcı tecrübenin bizi getirdiği sert dönemeçlerden baktı. Yüzelli senedir hep onun uçurumlarına sarktık. Onun dirseklerinden arkada bıraktığımız yolu ve uzakta zahmetimize gülen vaitli manzarayı seyrettik.


Ahmet Hamdi Tanpınar Hakkında:
forumdas.net
   23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul'da Ravaz-i Maarif İbtidaisi'nde, Sinop ve Siirt rüşdiyelerinde, Vefa, Kerkük ve Antalya sultanilerinde öğrenim gördü. Baytar Mekteb'ne girdi. Bu okulu bırakarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne başladı. 1923 yılında mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara liseleriyle, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı, aynı akademide estetik ve sanat tarihi dersleri verdi (1932 - 1939). 1939 yılında İstanbul Üniversitesi'ne Yeni Türk Edebiyatı Profesörü olarak atandı. Maraş Milletvekili olarak 1942-1946 yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. Bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptıktan ve Güzel Sanatlar Akademisinde eski görevinde çalıştıktan sonra 1949 yılında İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yeniden döndü ve bu görevde iken 24 Ocak 1962 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
Kaynak: Biyografi.net

Ahmet Hamdi Tanpınar Kitapları:
Roman
Huzur (1949)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962)
Sahnenin Dışındakiler (1973)
Mahur Beste (1975)
Aydaki Kadın (1986)
Ayna (1950)

Şiir
Şiirler (1961)

Deneme
Beş Şehir (1946)
Yahya Kemal (1962)
Edebiyat Üzerine Makaleler (1969) (ölümünden sonra derlenmiştir)
Yaşadığım Gibi (1970) (ölümünden sonra derlenmiştir)

İnceleme
XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (1949, 1966, 1967)

Hikâye
Abdullah Efendinin Rüyaları (1943)
Yaz Yağmuru (1955)
Hikâyeler (yazarın ölümünden sonra derlenmiş olan bu kitap, iki kitabındaki hiikâyelerin yanı sıra daha önce kitaplaşmamış hikâyeleri de içermektedir)
Kaynak: Wikipedia
Viewing all 276 articles
Browse latest View live