Quantcast
Channel: BEYAZ KİTAPLIK
Viewing all 276 articles
Browse latest View live

Ekmek Arası - Charles Bukowski

$
0
0
EKMEK ARASI
Orjinal Adı: Ham on Rye
CHARLES BUKOWSKI
Çevirmen: Avi PARDO
Metis Yayınları
9. Basım, Kasım 2013
Orijinal İlk Basım: 1982
224 Sayfa

AFD:
    Ekmek Arası, okuduğum ilk Charles Bukowski romanı. Women Dergisi ayın yazarı olarak Bukowski'yi seçince ben de bu kitabını okumaya karar verdim.  Ekmek Arası aslında otobiyografik bir eser. Bukowski bu kitabında kendi hakkında hatırladığı ilk hatıralardan, liseden yeni mezun haline kadar geçen süreyi anlatmış.


   Bukowski bildiğimiz yazarlara benzemiyor pek, kendi cümlelerinden okuyalım nasıl biri olduğunu;   "Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam."Ekmek Arası'yla Bukowski'nin çocukluğuna iniyoruz denilebilir. Neden kötü, umutsuz adamları sevdiğini, neden kanundan, ahlaktan haz almayan bir insan olduğunu bu kitapla, yaşadıklarıyla anlayabiliriz. Yaşayışının doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılabilir fakat, böyle bir insanın nasıl bir çocukluk geçirdiğini öğrenmek adına güzel bir kitap Ekmek Arası.

    Bukowski bu kitapta kendine Henry Chianaski ismini seçmiştir. Zengin olmayan fakat kendilerini çevreye zengin göstermeye çalışan sadist bir baba, varlığı ve yokluğu arasında pek bir fark bulunmayan bir anneden oluşan Almanya'dan Amerika'ya göçmüş bir ailede başlar kahramanımız Chinaski'nin serüveni. Çocukluğu, ergenliği, yaşamını etkileyen hastalığı, lise yılları, kavgaları, hataları, iş arayışı, içkisi ve kumarıyla Bukowski'nin yaşam öyküsü Ekmek Arası.

   Ekmek Arası'nı okurken sürekli olarak aklıma dört kitap geldi. Yaşanılan yoksulluk ve acılar, Frank McCourt'un yazdığı Angela'nın Külleri'ni; kahramanımız Chinaski'nin okulla ilgili yaşadığı sorunlar ve hayatta tek başına da kalsa dik duruşu Salinger'in Çavdar Tarlasındaki Çocuklar'ını; ailesi ile olan/olmayan bağı, kavgacı yapısı ve karşı cins hakkındaki görüşleri Anthony Burgess'in Otomatik Portakalı'nı;  keskin zekası, cin fikirleri, bel altı düşünceleri, kimsenin onu yeteri kadar anlaması ve babasının ona tutumu da bana Emrah  Serbes'in Erken Kaybedenler'ini anımsattı.

  Yukarıda saydığım dört kitaptan herhangi birini sevdiyseniz mutlaka Ekmek Arası'nı da seveceksiniz. Oldukça sürükleyici bir üslupla yazılan samimi bir kitap. Son söz; bu kitap için bir yaş ibaresi olmalı, 15+ gibi.

Altı Çizilesi:
   İstedikleri buydu demek: yalanlar. Harikulade yalanlar. Buna ihtiyaçları vardı. İnsanlar ahmaktılar. Kolay olacaktı benim için.

  Sorun seçimlerini hep iki kötü arasında yapmak zorunda kalmandaydı ve seçimin ne olursa olsun bir parçanı daha kesiyorlardı. Kesecek bir şey kalmayana dek. 

   İntihar? Tanrım çaba gerektiriyordu.eş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.

   İnsanlar adaletsizliği sadece kendi başlarına gelince düşünüyorlar.

   Savaşta ölmek savaşların çıkmasını engellemiyordu.

  Üniversite yaşamı yumuşak ve gerçeklerden uzaktı. Dışarıda, gerçek dünyada seni nelerin beklediğinden söz etmiyorlardı. Beynini teorilerle dolduruyor, kaldırımların ne kadar sert olduğunu söylemiyorlardı. Üniversite tahsili insanı sonsuza dek mahvedebilirdi. Kitaplar yumuşatıyordu insanı. Kitabını bırakıp sokağa çıktığında kitapların sana söz etmedikleri şeyler bilmek zorundaydın.



Kitabın Tanıtımından: 
   "İlgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair hiç fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. Bende bir eksiklik vardı belki de. Mümkündü. Sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. Onlar adna uzak olmak istiyordum.Gidecek yerim yoktu ama. İntihar? Tanrım, çaba gerektiriyordu. Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi."

24.05.2014 tarihinde farklı sitelerde "Ekmek Arası"nı en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapStore 13,51 TL
Arkadaş 13,69 TL 
OkuOku 13,69 TL
KitapSihirbazı 13,69 TL 
D&R 13,87 TL
Kabalcı 13,88 TL

Charles Bukowski Hakkında: 
trantoloji.blogspot.com.tr

   1920 yılında Almanya'da doğdu. İki yaşındayken ailesiyle birlikte ABD'ye, Los Angeles'a göç etti. İlk öyküsünü yirmi dört yaşındayken yayımlayan Bukowski, otuz beş yaşında şiir yazmaya başladı. Bugün Kaliforniya, San Pedro'da yaşayan Bukowski'nin şiir ve öykülerini toplayan kırk beş kitap yayımlanmış, yapıtları çeşitli dillere çevrilmiş, öykü ve şiirleri dünyanın pek çok ülkesinde dergilerde yer almıştır. Ülkemizde ilk kez Sokak Dergisi'nde çıkan öyküleriyle tanıştık Bukowski'yle.

Charles Bukowski Kitapları:
Kadınlar
Sıcak Su Müziği
Bir Tek Ben miyim Böyle Yaşayan
Dünyevi Şiirlerin Son Gecesi (2 Cilt)
Kapalı Bir Kapıdır Cehennem
Gülün Gölgesinde
Postane (roman)
Pis Moruğun Notları
Sevimli Bir Aşk Hikayesi
Sıradan Delilik Öyküleri
Kendimizde Açtığımız Yaralar
Sarhoş Çal Piyanoyu, Vurmalı Çalgı Gibi, Parmaklar Biraz Kanamaya Başlayana Dek
Pansiyon Manzumeleri
Gece Çılgın Ayak Sesleriyle Yırtıldı
Ölüler Böyle Sever
Shakespeare Bunu Asla Yapmazdı
Kasabanın En Güzel Kızı
Büyük Zen Düğünü
Güneşe Uzan
En Kısa Andır Mucize
Güneş İşte Burdayım
Kimse Bilmez Ne Çektiğimi
Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi
Pulp
Factotum
Ekmek Arası
Kaybedenin Önde Gideni
Bana Aşkını Getir
En İyi Adamlar Yalnızken Güçlüdür
Hollywood

Mayıs 2014 Çok Satan Kitaplar Listesi

$
0
0
   Kitap satışı yapan 20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturduğumuz Mayıs ayı listemizin başında Uğur Koşar'ın kitabı Allah De Ötesini Bırak var.


Allah De Ötesini Bırak

Allah her şeyden haberdardır, sanmayın ki size yapılan haksızlığa kayıtsız kalıyor.
O, size bir annenin evladına yaklaştığı merhametten daha fazla merhamet duyandır.
Duanın karşılığını takip etmeden Allah de ötesini bırak.
Kul Rabbini imtihan etmez.
Ona tevekkülle yaklaştığında rahmetini tüm hücrelerinde hissedeceksin.
Karşında o kadar çok maskeli insan var ki onları tanımak için yoruluyorsun.
Şayet dikkat edersen güzel olan bir şey var; o senin hakkını aldıkça, sen onun sevaplarından kazanıyorsun.
O halde kaybettim diye üzülme, biraz daha derin bakarsan, aslında kazandığını fark edeceksin!.. Aşık olcaksın evet ama kalbini Allah aşkıyla yakacaksın...

Dünyanın geçici olduğunu, biteceğini İDRAK edeceksin; sadece sonsuz kudrete bağlanacaksın.
ALLAH'A bağlı yaşayacaksın.
İşte Uğur Koşar bu kitap da sana herkes gibi Allah'ı anlatmıyor O'nu adeta hissettirip yaşatıyor!.. Psikolog Cavidan Ebru Kızıl Yirmi yıldır terapi deneyimlerimde elde ettiğim sonuçlardan biri şudur ki; eksik olan parçaları yitirdiğini düşünen ve bunları arayarak çıkmazlara giren ve bunun da dışarıda olduğunu sanan çok büyük bir çoğunluk çeşitli psikolojik sorunlarla ruh sağlıklarını bozmuştur.

Bu büyük çoğunluğa eserlerinde ve görüşlerinde öze dönüş yolunda katkı sağlayan, aradıklarını bulabilme cesareti ve ışığı olan Uğur Koşar Dostuma ALLAH DE ÖTESİNİ BIRAK ile özlerine dönebilmesi adına ışık olan eserinden dolayı en içten teşekkürlerimi sunuyorum Uzm.
Psikolog Abdullah Topal



1. Allah De Ötesini Bırak - Uğur Koşar - Destek Yayınları
2. Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
3. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
4. Son Kamelya - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
5. Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları


6. Rabb'in İçin Sabret - Uğur Koşar - Destek Yayınları
7. Kocan Kadar Konuş - Şebnem Burcuoğlu - Dex Yayınları
8. Bana Allah Yeter - Uğur Koşar - Destek Yayınları
9. İsim Şehir Artist - Yılmaz Özdil - Doğan Kitap
10. Menekşe Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları


11. Böğürtlen Kışı - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
12. Güçlü Kal - Demi Lovato - Pegasus Yayınları
13. Peter Pan Ölmeli - John Verdon - Koridor Yayınları
14. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small - NTV Yayınları
15. Soğuk Kahve - Ahmet Batman - Destek Yayınları

16. Aylak Adam - Yusuf Atılgan - Yapı Kredi Yayınları
17. Papatya Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları
18. Yabancı - Albert Camus - Can Yayınları
19. Yandaş - Veronica Roth - Artemis Yayınları
20. İstanbul Kırmızısı - Ferzan Özpetek - Can Yayınları



21. Senden Önce Ben - Jojo Moyes - Pegasus Yayınları
22. Sabah Uykum - Ahmet Batman - Destek Yayınları
23. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell - Can Yayınları
24. Mart Menekşeleri - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
25. Kapalı Gişe Yalnızlık - Serkan Özel - Destek Yayınları




26. Gül Ağacı Sokağı - Debbie Macomber - Novella Yayınları
27. Mihmandar - İskender Pala - Kapı Yayınları
28. Bukre - Kahraman Tazeoğlu - Destek Yayınları
29. Gölge Ateşi - Karen Marie Moning - Artemis Yayınları
30. Tehlikeli Temayüller - Perihan Mağden - Everest Yayınları









Haftanın çok satan kitapları - Ayın çok satan kitapları - çok satan kitaplar - çok satan kitaplar 2012 - çok satan kitaplar 2013 - çok satan kitaplar 2014 - en çok satan kitaplar- çok okunan kitaplar - kaç adet sattı - ne kadar sattı - ocak - şubat - mart - nisan - mayıs- haziran - temmuz - ağustos - eylül - ekim - kasım -aralık

8.Gün - Glenn Meade

$
0
0
8.GÜN
Orjinal Adı: Resurrection Day
GLENN MEADE
Çevirmen: Ali Cevat AKKOYUNLU
Doğan Kitap
Kasım 2002, 3. Baskı
Orijinal İlk Basım: 2002
668 Sayfa


AFD:
     8.Gün; Buz Kapanı, Kar Kurdu, Brandenburg ve Sakkara'nın Kumları'ndan sonra okuduğum beşinci Glenn Meade romanı. Glenn Meade'in tarzını yani; gerçeğe yakın, gerçekleşmesi mümkün olabilecek olan bir olayı anlatmasını çok seviyorum. Bu kitapta daha önce okuduklarım gibi yine bu tarzda yazılmış.

    Glenn Meade bu kitabı yazarken Amerika'ya karşı gerçekleşecek çok büyük bir terör saldırısı kurgulamış. El Kaide ve başları Usame Bin Ladin, Amerika'yı tehdit ederek yapılması çok zor olan, ülkeler arası gerginliğe varacak istekler ister. Amerika'da verilen süre içerisinde hem teroristleri bulmayı hem de istekleri yerine getirmeye çalışır. Derken daha kitap yayınlanmadan, takvimler 11 Eylül 2001'i gösterir. (Tabii ki 11 Eylül olaylarının gerçekliği/nasıl gerçekleştiği ayrı tartışma konusu) Glenn Meade o gün olanları öğrendiğinde çok şaşırır. Romanında yazdığı şeylere paralel olaylar gelişmektedir.

   11 Eylül'den sonra yazarımız romanın baş karakterlerinden biri olan Usame Bin Ladin adını değiştirmek zorunda kalır. Fakat yine de kitabını, daha önceki kitaplarını yayınlayan yayınevine bir türlü yayınlatamaz. Bu kitabı yayınlayacak başka bir yayınevi bulur ve kitap bizlere kadar ulaşır.

   Glenn Meade'in tarzını bu yüzden seviyorum. Tarzı bu romanında gerçeğe yakından, gerçekleşmişe dönüşmüş. Tabii ki olaylar birebir aynı değil ama konu aynı diyebilirim.

   Peki kitabın sonunda ne oldu, teroristler amaçlarına ulaştı mı? Amerika istenilen şartları yerine getirebildi mi? Tabii ki tüm bunların cevapları 8.Gün'de.

Kitabın Tanıtımından: 
   Glenn Meade o gün San Remodaydı. Otel odasında televizyonu açtı ve dehşet içinde kaldı. Dizleri titremeye başladı. CNNin, Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagona yapılan saldırıları canlı yayında verişini izliyordu. Onu ayakta duramayacak hale getiren şey, gözünün önünde olup biten felaket değil, yeni bitirdiği romanının birdenbire gerçeğe dönüşmesiydi.

    Meade, 11 Eylül'den sonra romanındaki liderin adını (Usame bin Ladin) değiştirdi, ama bu Amerikalı yayıncının kitabı yayımlamayı reddetmesini engelleyemedi. Amerikan St. Martins Press, daha önce Glenn Meadein üç kitabı da çok sattığı halde, bu kitabı yayımlamayı reddetti. Yazar bu tepkiyi, "Çünkü roman gerçeğe çok yakın" diye açıklayacaktı.

     8. Gün titiz bir çalışmanın ürünü. Aşırı İslâmcı bir örgütün saldırısı hakkında pek çok şey -belki gereğinden fazla şey- açıklamakta. Roman Amerikan polisinin bu tür saldırılardan korkmasının ve yetersiz kalışının nedenlerini açıklıyor.

    Gazeteciliğin yanı sıra pilot eğitmenliği de yapan Glenn Meade Dublinde yaşıyor. Polisiye/gerilim romanları yazarı olan Meadein bütün dünyada çoksatanlar listelerinin başında yer alan Sakkaranın Kumları, Brandenburg ve Kar Kurdu adlı kitapları da Doğan Kitapçılık tarafından yayımlandı.



03.06.2014 tarihinde farklı sitelerde "8.Gün"ü en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapStore 21,17 TL
MaxKitap 23,20 TL
D&R 24,50 TL 
Pandora 24,65 TL
Babil 26,25 TL 
OkuOku 26,25 TL

Glenn Meade Hakkında: 1957 yılında, İrlanda'nın başkenti Dublin'in Finglas kasabasında doğdu. İrlanda'lı yazar. Yazarlığının yanı sıra eğitim pilotu olarak da çalışan Meade, uzun yıllar bu görevde çalıştı. 1980'lerde kendi oyunlarını yazdı ve yönetti. 1994'te ilk romanı Brandenburg'u yazdı. Artık bütün zamanını yazmaya ayırmış durumda. Glenn Meade'in romanları, yirmiden fazla dile çevrildi.
Glenn Meade Kitapları:
2. Kar Kurdu - Doğan Kitap
4. 8.Gün - Doğan Kitap
5. Buz Kapanı - Doğan Kitap
6. Şeytanın Müridi - Doğan Kitap
7. İkinci Mesih - Turkuvaz Kitap
8. Romanov Komplosu - Kırmızı Kedi Yayınları

BU HÜRRİYET ÇOK ''SOSYAL'' !

$
0
0
Hurriyet.com.tr geçtiğimiz günlerde yeni bir projeyi takipçileri ile buluşturdu. Bu proje aslında Hürriyet markasını çok daha sosyal bir hale getiriyor, Hürriyet’i sadece bir haber sitesi olmaktan çıkarıp dijital dünyanın hızı ve etkileşimini kucaklayan bir sosyal platforma dönüştürüyor.
Öncelikle Hürriyet Sosyal’e üye olmanız  gerekiyor. Aslında bu üyelik bu sosyal dünyaya giriş anahtarınız. Sonrasında bu anahtarla giriş yaptığınız dünyayı ne kadar aktif kullanacağınız size kalmış. Bir blog yazarı olarak blogumdaki içerikleri hürriyet sosyal takipçileri ile buluşturabiliyor, günün bana göre dikkat çeken haberlerini bu platformdaki takipçilerimle buluşturabiliyorum. Düşünsenize, hurriyet.com.tr ‘de kendi haberlerinizi paylaşabileceğiniz bir alan daha sizi bekliyor!
İlgi alanınıza göre kategorileri belirleyebiliyor ve bu sayede sizi gerçekten ilgilendiren gelişmeleri çok daha hızlı bir şekilde öğrenebiliyorsunuz. Bir müzik bloggerı olarak bu özelliği şüphesiz ağırlıklı olarak kültür sanat kategorisinde kullanıyorum. İlginizi çeken ve ‘’ben de bir yorum yapayım’’ dediğiniz haberleri de hashtag’lerle paylaşabiliyor diğer kullanıcılar ile tartışabiliyorsunuz. Bu hürriyet sosyal’in bir başka artısı şüphesiz.
Ancak bana göre, bu projenin en keyifli yanı Hürriyet yazarları ile çok daha hızlı bir şekilde iletişime geçebiliyor olmanız ve onlarla ciddi bir etkileşimde bulunabilmeniz. Yazarlar bu platformu sadece haber linklerini paylaşmak için kullanmıyor, sosyal medya platformu gibi anlık düşüncelerini paylaşmak için de kullanıyor. Bu sayede yazarları yazıları dışında anlık iletileri de daha yakından tanıyor ve onlardan haberdar olabiliyoruz.
Hürriyet sosyal, habercilikte net olarak yeni bir dönemin başlangıcını yapıyor. Okuyucuyu, sadece okuyucu olmaktan çıkarıyor, yazan, tartışan bir katılımcı konumuna getiriyor.
Şimdi Hürriyet’in Sosyal dünyasını daha yakından tanıma zamanı…
İçerik: www.hayatmuzik.com

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Satranç - Stefan Zweig

$
0
0
SATRANÇ
Orjinal Adı: Schachnovelle
STEFAN ZWEIG
Çevirmen: Ayça SABUNCUOĞLU
Can Yayınları
Şubat 2011, 31. Baskı
Orijinal İlk Basım: 1942 
72 Sayfa

AFD:
  Okumayı sürekli ertelediğim bir kitap ve yazar. Oysa 2 saatte bitecek 72 sayfalık bir uzun öykü Satranç, ki öyle oldu. Elime almamla bitirmem bir oldu.

   Kitabımız bir gemide geçiyor. Burnundan kıl aldırmayan bir satranç şampiyonumuz var ve onu merak eden sıradan satranç oyuncuları. Yalnız satranç şampiyonumuzun, şampiyonluktan başka vasfı yok, iki kelimeyi bir araya getiremediği için cahilliği anlaşılmasın diye kimseyle konuşmuyor. Şampiyonalar dışında kimseyle satranç oynamıyor, tabii parasını ödediyseniz bir görev adamı gibi gelip oyununu oynuyor ve gidiyor.  Tüm gemi yolcuları toplanıp ona karşı oynuyor ama nafile, taa ki gizemli biri oyuna karışana dek...

   Kitabı okumak için satranç oyununu bilmenize çok da gerek yok bence. Satrancın etrafında hayat hikayeleri; burnundan kıl aldırmayan şampiyonun nasıl en yukarıya kadar çıktığı, gemide sırf onunla tanışmak için çabalayan insanların azmi ve gizemli kişinin satrançla hayat hikayesi.

   Kitabın içinde satranç var, Nazi yıllarından yaşam izleri var, sıradan olarak hayata başlayan insanların sıradan olmayan hayatları var. Bence mutlaka okunulması ve üzerine düşünülmesi gereken bir eser.

  Severek takip ettiğim iki blog arkadaşımın Satranç hakkında birbirinden güzel ve ayrıntılı incelemelerini de eklemek istiyorum.
Kitapnotlarıhttp://kitapnot.blogspot.com/2013/05/satranc.html

Altı Çizilesi:
   Bir kitapçıda kötü bir dedektif romanını, kapağını bile açmadan yerine koyarken yaptığımız doğal devinimle masamızdan uzaklaştı.

Kitabın Tanıtımından: 
   Rastlantı sonucu eline geçidiği bir kitapla satrancın inceliklerini öğrenerek bu oyunu bir tutkuya dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasına yakalanan Dr. B.nin öyküsüdür görünüşte Satranç. Ama derinlerde bir veda mektubudur aslında.
Stefan Zweigın Brezilyada sürgündeyken yazdığı ve Şubat 1942deki intiharından birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist tehlike altında yok oluşuna işaret eder.
Avrupa kültürüne elveda derken yaşama da veda etmeyi seçen Zweigın son yapıtı Satranç, gerilimli kurgusu ve kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla, kısa ama her bakımdan etkileyici olağanüstü bir uzun öyküdür.

9 Haziran 2014 tarihinde "Satranç"ı en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
D&R 5,20 TL 
Arkadas 5,52 TL
KitapZen 5,60 TL
OkuOku 5,84 TL
Kabalcı 6,00 TL
Babil 6,00 TL 
centerforfiction.org

Stefan Zweig Hakkında:
   Stefan Zweig, 28 Kasım 1881 tarihinde Avusturya- Viyana da dünyaya gelmiştir. Varlıklı bir ailede büyüyen Zweig, henüz küçük yaşta ciddi bir eğitim ile yetiştirilmiştir. İngilizce, Latince, Yunanca, Fransızca gibi dilleri konuşabilen Zweig, henüz lise çağlarından şiir yazmaya başlamıştır.

    Zweig, üniversitede felsefe eğitimi almıştır. 1. Dünya Savaşı’ında memur olarak yer alan Zweig, savaş sonrasından Salzburg't’a yaşamaya başlar. Burada uzun yıllar yaşayan Zweig, önemli şair ve yazarlarla yakın arkadaşlıklar kurmuş, bir de evlilik gerçekleştirmiştir. James Joyce, Paul Valery, Thomas Mann, Franz Werfel ve Romain Rolland bu arkadaşlıklarından sadece bir kaçıdır. 

   Zweig’ın kitapları 1933 yılında Nazi zulmüne uğrayan yapıtlar arasındadır. O yıllarda Nazilerin özellikler Yahudi kitaplarını toplatarak yakmaları ve Zweig’ın da Yahudi kökenli olması neticesinde evi basılmıştır. Daha sonra, ülkesini terk etmiştir. Ülkesini terk eden Zweig, Londra’ya yerleşir. 1939 yılında “Kalbin Sabırsızlığı” adlı romanını yayımlayan Zweig, ilk evliliğini de sonlandırmıştır. Daha sonra başka bir evlilik yapan Zweig, bir yandan da İngiliz vatandaşlığına geçmiştir. İngiltere’de bir süre yaşayan Zweig daha sonra Brezilya'’ya yerleşir. Burada çeşitli eserler kaleme alan Zweig, karısı ile birlikte 22 Şubat 1942 tarihinde intihar etmiştir. Stefan Zweig, ölmeden önce yazdığı mektupta intihar nedeni olarak Hitlerin yarattığı kaosun ve faşist düzenin kalıcı olacağına inanması ve bu inançtan dolayı bir büyük bir umutsuzluk, karamsarlık hissettiğini dile getirmiştir.
Kaynak: bilgiustam.com

Stefan Zweig'in Türkçe Yayınlanmış Eserleri:
Yürek Çöküntüsü (Varlık Yayınları, 1970)
Herkesin Dostu Anton (Varlık Yayınları)
Dünün Dünyası (Can Yayınları, 1985)
Bir Kadının Yirmi Dört Saati (Oda Yayınları, 1986)
Yarının Tarihi (Can Yayınları, 1991)
Kendileri ile Savaşanlar: Kleist, Nietzsche, Hölderlin (1. Cilt) (İş Bankası Yayınları, 1991)
Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski (2. Cilt) (İş Bankası Yayınları, 1991)
Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy (3. Cilt) (İş Bankası Yayınları, 1991)
Lyon'da Düğün (Can Yayınları, 1992)
Yıldızın Parladığı Anlar (Can Yayınları, 1995)
Karışık Duygular (Milliyet Yayınları, 1995)
Satranç (Can Yayınları, 1997)
Günlükler (Can Yayınları, 1997)
Değişim Rüzgârı (Can Yayınları, 1998)
Calvin'e Karşı Castellio ya da Köleliğe Karşı Özgür Düşünce (Çiviyazıları Yayınları, 1998)
Fouche, Bir Politikacının Portresi (Can Yayınları, 1999)
Tehlikeli Merhamet (Babil Yayınları, 2000)
Amok Koşucusu (Can Yayınları, 2000; Cem Yayınları 2013)
Balzac, Bir Yaşam Öyküsü (Kabalcı Yayınları, 2002)
Magellan (Kabalcı Yayınları, 2002)
Freud ve Öğretisi (Papirüs Yayınları, 2003)
Yakıcı Sır (Evrensel Basın Yayın, 2004)
Ruh Yoluyla Tedavi (İmge Kitabevi Yayınları, 2005)
Amerigo (Can Yayınları 2005)
Mektuplaşmalar (Yordam Kitap, 2007)
Buluşmalar (Yordam Kitap, 2008)
Rotterdamlı Erasmus,Zaferi Ve Trajedisi (Can Yayınları, 2008)
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat ve Bir Yüreğin Ölümü (Can Yayınları 2009)
Clarissa (Can Yayınları, 2010)

Platon - Devlet

$
0
0
DEVLET
Orjinal Adı: Politeia
PLATON
Çevirmen: Sebahattin EYÜBOĞLU - M.Ali CİMCÖZ
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ocak 2014, 26. Baskı
Orijinal İlk Basım: Tahmini M.Ö. 372 
392 Sayfa

AFD:
    Thomas More'un Ütopya'sını okuduktan sonra mutlaka okumam lazım dediğim iki kitaptan biriydi Devlet (Diğeri Erasmus'un Deliliğe Övgü'sü). Her ne kadar Ütopya kelimesi More'un kitabından sonra kullanılmaya başlansada bilinen ilk Ütopya Platon'un Devlet'iymiş. More'un Ütopya'sından oldukça etkilenmişken Devlet'i okumamak olmazdı.
    

  Önsözleri okumaya çekinen biri olarak bu önsözü güvenle okuyabilirsiniz diyorum. Zaten ilk cümlede önsöz okumayı sevmeyen birilerinin yazdığı bir önsöz olduğu belirtiliyor. :) Bugüne kadar okuduğum en iyi önsöz giriş cümlesiydi.

  Kitabın ne kadar değerli olduğu yine önsözde yazan bu bölümle özetleniyor. "Bugün insanlık adı altında topladığımız değerlerin kaynaklarından biri de Platon'un Devlet'idir. Doğuda ve Batıda Hristiyanlık ve Müslümanlıktan önce kutsal değilse bile, en önemli kitap Devlet'ti."

   Platon bu eserinde Ahlak felsefesinin kurucusu olarak tanımlanan hocası Sokrates'in birkaç arkadaşı ile birlikte yaptığı konuşmaları diyalog şeklinde bize sunuyor. Bu konuşmalarda "İdeal Devlet"in nasıl olacağı ele alınırken  "doğruluk", "mülkiyet hakkı" gibi kavramları "var olan yönetim şekilleri"ni ve "yöneticilerde, askerlerde olması gereken özellikler"i de inceleyerek "İdeal Devlet"e ulaşmaya çalışır.

   Devlet de bir defa okunup kenara kaldırılabilecek kitaplardan değil. Üstüne uzun uzun düşünülmesi gereken bir kitap. Bol bol not aldım, tabii ki İdeal Devlet'e ulaşmak adına savunulan her düşüncenin doğru olduğunu, bunların uygulanabilir olduğunu düşünmüyorum. Kendi adıma aldığım notlardan en önemlileri;

      Filozofların kral ya da kralların filozof olma fikri.
   Filozoflar devletlere kral ya da şimdi kral, önder dediklerimiz gerçekten filozof olmadıkça... devletlerin başı dertten kurtulmaz.

     İnsanın ve devletin üç ayrı yanı olduğu düşüncesi ve bu yanların bizi şekillendirdiği.
Parasever: Yiyecek, içecek, cinsel zevke ulaşma arzusu ve  bunlara ulaşmak için temel öge olan para kazanma arzusu.
Ünsever: Zafer kazanma, ün salma arzusu
Bilgisever: Gerçeği olduğu gibi yakalama arzusu

     Ve İdeal Devlet adına halkın üç sınıfa ayrılması:
İşçi Sınıfı: çiftçiler, zanaatkarlar, çalışanlar. Erdemleri ölçülülüktür.
Koruyucu Sınıfı: Askerler ve bekçiler. Erdemleri cesarettir.
Yönetici Sınıfı: Erdemleri bilgeliktir.
Adalet ise bu üç sınıfın ortak erdemidir.

    Her ne kadar bu kitapta "İdeal Devlet" tanımlanmaya çalışılmışsa da bana göre söylenen, uygulanması öngörülen her yöntem doğru değil. En önemlisi tüm yanlış olarak görülen olguların yasaklanması ya da hayattan çıkarılması kesinlikle doğru bir uygulama değildir. Yanlış olmazsa doğruluğun, erdemliliğin bir değeri kalmayacaktır diye düşünüyorum. İnsan kendi isteğiyle yanlıştan uzak durursa bu doğruluktur, erdem sahibi olmaktır. Aksi halde tüm yanlışlardan soyutlanmış bir yaşamda  herkes doğrudur ya da sadece öyle gözükür. 

     Kitap yukarıda da bahsettiğim gibi bir sohbet diyaloğu halinde. Çoğu zaman bu sohbet bir nutuğa dönüşüyor. 
    Kimi zaman ise, yukarıda resimde de görüldüğü gibi, aslında Sokrates'le tartışan arkadaşları birden tabiri caizse onaylama memuruna dönüyor. Mutlaka okunması gereken kitaplar arasında yer alsa da kolay okunan bir kitap olmadığı kesin.

Altı Çizilesi:
    Bütün bilimlerin amacı insanların daha iyi insan olmalarını sağlamaktır. 

  İnsanın doğruyla eğriyi kendi kendine ayıramayıp, hakeme, yargıca başvurması, adaleti başkalarından beklemesi çirkin bir şey değil midir?

   Güzel şey zor olur.
  
  Güzelin yolu çetindir.

  Demokrasilerde en kalabalık ve birlik olabilirse en güçlü sınıf halktır.

  Zorbanın yükselmesine yardım etmiş hatırı sayılır kimseler arasından sözlerini esirgemeyenler çıkar, en yiğitleri kendi aralarında, hatta zorbanın yüzüne karşı durumun kötülüğünü söylerler. 
   Başta kalmak isterse zorbanın bu adamları temizlemesi gerekir. Dostları arasında olsun, düşmanları arasında olsun bir tek değerli insan bırakmaz.
   Gözünü dört açıp kimlerde yürek, üstünlük, akıl, kudret olduğunu bir bakışta görmek zorundadır. İstesin istemesin, bunlarla uğraşmadan, ayaklarını kaydırmadan rahat edemez. Sonunda devleti temizler hepsinden.

 Zorba, devletin kutsal hazineleri varsa , parayı oradan alacak tabii. Sattığı kutsal eşya, masraflarını karşıladıkça halka yüklediği vergileri kısabilir. Satacak şey kalmayınca; sofrasını, dostlarını, gözdelerini beslemek için halka başvuracak tabii.

Kitap Tanıtımından:
   Platon (Eflatun, İÖ yaklaşık 428/7-İÖ yaklaşık 348/7): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia'nın kurucusu (İÖ 387) ve hocası Sokrates'i konuşturduğu "diyaloglar"la felsefeyi yazıya en iyi aktarmış olan ustalardan biridir.

   Sokrates'in Savunması (Apologia) ile birlikte diyaloglarının en tanınmışı olan Devlet (Politeia)'te ise Platon, "iyilik", "eşitlik", "güçlülük" ve "haklılık" gibi "insanlık durumları"nı irdeleyerek düşlediği en iyi devletti anlatmış, ve bu temel yapıt, ister yanında ister karşısında olsunlar, 2000 yılı aşkın süredir ortaya konan bütün devlet kuramı ya da toplum düzenlerinin başvuru kaynakları arasında yer almıştır.

   Sabahattin Eyüboğlu (1908-1973); Hasan Ali Yücel'in kurduğu Tercüme Bürosu'nun başkan yardımcısı ve Cumhuriyet döneminin en önemli kültür insanlarından biriydi. Tek başına ya da "imece" birlikteliğiyle yaptığı çeviriler, HayyamX'dan Montaigne'e, Platon'dan Shakespeare'e hep, dünya kültürünün doruk adlarındandı.

   M. Ali Cimcoz: Çevirmen, seslendirme sanatçısı ve Türkiye'nin ilk özel galerisi Maya'nın kurucu yönetici olan Adalet Cimcoz'un iş ve hayat ortağıdır. Sabahattin Eyüboğlu ile yaptıkları Devlet çevirisi ise, 1959'da Türk Dil Kurumu'nun ilk çeviri ödülüne değer bulunmuştur.

15.06.2014 tarihinde farklı sitelerde "Devlet"i en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapAmbarı 9,52 TL
Arkadaş 9,66 TL
KitapStore 9,80 TL
KitapZen 9,80 TL
PTTKitap 10,36 TL 
Babil 10,50 TL 
wikipedia.org

Platon Hakkında:
Platon ya da Eflatun (Yunanca: Πλάτων, Plátōn; MÖ 427 - MÖ 347), Antik klasik Yunan filozofu, matematikçi ve batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisinin kurucusu. Bu akademi aynı zamandan günümüzdeki modern üniversite oluşumunun başlangıcı olarak da kabul edilir. Platon, akıl hocası Sokrates ve öğrencisi Aristoteles ile birlikte bilim ve Batı felsefesinin temellerini attı. Platon, Sokrates'in öğrencisiydi. Sokrates'e ilişkin bilgilerin çoğu Platon'un diyaloglarından edinilmiştir.Asıl adı Aristokles olan düşünür, geniş omuzları ve atletik yapısı nedeniyle, Yunanca Platon (geniş) lakabı ile anıldı ve tanındı.
Kaynak: Wikipedia


Platon Eserleri:
Charmides
Euthydemos
Euthyphron
Gorgias
Ion
Kratylos
Kritias
Kriton
Laches
Lysis
Menexenos
Menon
Nomoi
Parmenides
Phaidon
Phaidros
Philebos
Politeia
Politikos
Protagoras
Sophistes
Symposion
Theaitetos
Timaios

Germinal - Emile Zola

$
0
0
GERMINAL
Orjinal Adı: Germinal
EMILE ZOLA
Çevirmen: Volkan Yalçıntoklu
Can Yayınları
Şubat 2011, 1. Baskı
Orijinal İlk Basım: 1885
614 Sayfa

AFD:
   13 Mayıs 2014 günü Soma'da kelimenin tam manasıyla bir facia yaşandı. Madende çıkan yangında 301 işçimiz şehit oldu. Kimilerinin para için , kimilerinin rant için, kimilerinin ise bedava kömür dağıtabilmek için göz yumduğu bütün yanlışlara/eksikliklere rağmen o maden işletiliyordu ve bundan sonra da işletilmeye devam edecek. 19 yıldır imzalayamadığımız Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 176 numaralı "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"nde zorunlu olan Kaçış Odaları bu madende de olsaydı belki hiçbir kardeşimiz bu facida can vermeyecekti, biz de bu olayı bir facia olarak görmeyecek, şirket sahiplerini bu kaçış odalarını temin ettikleri için tebrik edecektik. Fakat biz Türkiye'de yaşıyoruz, kiminin koluna taktığı saatin ya da kiminin çocuğuna aldığı geminin, eğer ödüyorlarsa vergisinden bile ucuz olan yaşam odaları maalesef Türkiye'de bulunan çoğu madende yok. Ve sırf muhalefetten geldi diye içeriğine bile bakılmadan yasa önerileri mecliste reddedilmeye devam ediliyor...

   Her zaman birlikte okumaktan keyif aldığım Kitap Kardeşliği okuma grubum bu olaydan sonra Emile Zola'nın Fransa'da 1860'larda yaşayan madencilerin hayatını anlattığı Germinal isimli kitabını okumayı önerdi. Ben de bu acı olayların arifesinde Germinal ile tanışmış oldum.

    1860'larda yaşananların geçen ay Soma'da yaşadıklarımız ile çok da bir farkı yok aslında. Aşağıda alıntıladığım bölüm işin özeti aslında.

  ...Ah! Elbette ki, o ve ailesi madende kazma sallamaya dün başlamamışlardı! Aile, Montsou Kömür İşletmesi kurulduğundan beri yani yüz altı yıldır burada çalışıyordu. Dedesi Guillaume Maheu daha on beş yaşında bir yumurcakken Requillart'da ana damarlardan birini bulmuştu, burası işletmenin ilk maden ocağıydı, Fauvelle şeker fabrikasının yanında bulunan bu eski ocak bugün terk edilmiş durumdaydı. Maden damarı, dedesinin ismine ithafen Guillaume damarı olarak anıldığı için tüm yöre halkı bu keşiften haberdardı. İhtiyar, söylendiğine göre irikıyım, çok güçlü bir adam olan ve altmışında eceliyle ölen dedesini tanımamıştı. Sonra, Kızıl lakaplı babası Nicolas Maheu, daha kırk yaşında var yokken, o sırada hala kazılmakta olan Voreux madeninde meydana gelen bir göçüğün altında kalmıştı: Bedeni yamyassı olmuş, kayalar kanını içip kemiklerini un ufak etmişti. İki amcası ve üç kardeşi de aynı madende can vermişlerdi. Kendisi, Vincent Maheu, yalnızca bacaklarındaki rahatsızlıkla madenden tek parça halinde çıktığı için işini bilen bir adam olarak kabul ediliyordu. Zaten başka ne yapabilirlerdi ki? Çalışmak gerekiyordu. Bu iş diğer zanaatlarda olduğu gibi babadan oğula geçiyordu. Şimdi de karşıdaki madenci mahallesinde yaşayan oğlu Toussaint Maheu, torunları ve tüm akrabaları madende kazma sallayarak ömür tüketiyorlardı. Yüz altı yıl boyunca dededen toruna hep aynı patron için, çalışmak ha?...

    Soma'da yaşanan faciadan 1 hafta sonra sağ olarak kurtulan madencilere işbaşı yapmaları için mesaj gönderiliyor. Çünkü ocaklar çalışmadıkça zarar ediyor. Bu mesajı atanlara, attıranlara ölen 301 kişi bir iş kazası olarak görülüyor, çünkü "bu işin fıtratında var" diye yol gösteriyor küçük akıllılara, büyükler!... Daha eşinin cenazesini toprağa yeni teslim etmiş anne, "oğlum babasının yerine işe girecek" diye bir cümle kurmak zorunda kalıyor... Geçim derdi... "Sizi zorla mı soktuk madene" diyor patavatsızın biri, oysa o işçilerin derdi sadece can güvenliklerinin sağlanması yoksa mecburlar, yine girecekler babalarını, kardeşlerini kaybettikleri o madene, o ölüm çukuruna...

      Germinal, Emile Zola'nın en iyi eserlerinden biri olarak anılıyor. Benim ilk Zola okumam oldu ve ben de Zola'nın anlatımını çok beğendim.  Bir madenci mahallesinde yaşanılan hayatta kalma mücadelesini tüm çıplaklığıyla anlatmış bize Zola. 1860'larda geçen hikaye aslında ne kadar da tanıdık, ne kadar da yakınmış bize...

     Soma'da yaşanılanlar tüm dünyada yankılandı ama artık unutulmaya başlandı, yavaş yavaş gündemden düşüyor. Büyüklerimizin! verdiği sözler işlerine geldiği gibi değiştirildi, değiştirilemeyenler ise unutuldu. Biz unutmayalım, okuyalım, bilinçlenelim ve vicdan sahibi bireyler yetiştirelim...

Altı Çizilesi:
   Adalet istemenin karşılığı bunca acı mı olmalıydı?

   ...Ah! O alçak askerlerden biri göğsüme bir kurşun sıksa, ne onurlu bir son olurdu benim için!
   Yenik düşenlerin gizli arzusunu, kederlerinden sonsuza dek kurtulmak üzere ölüme sığınma isteklerini dile getiren bu haykırışla gözleri dolmuştu.


Kitap Tanıtımından:

   1860'larda Fransa'nın kuzeyinde maden işçileri, çetin koşullar altında yaşam mücadelesi vermektedir. Çalıştıkları ocaklarda her an iç içe oldukları göçük ya da grizu patlaması tehlikesinin yanı sıra, açlık ve sefaletle boğuşup dururlar. Son çare olarak gördükleri grev onlar için kaçınılmazdır artık. Her şeyi göze almaya hazırdırlar, içlerinde filizlenen umut en büyük destekçileridir. Ne yazık ki direnişleri acımasızca bastırılır. Şimdi geride sadece ölüm, kan, gözyaşı ve yok olan hayaller kalmıştır.
Germinal dünya edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biri. İnsanların çektiği büyük acıyı son derece gerçekçi ve evrensel olduğu kadar etkileyici bir dille de kaleme alan Zola, bu romanıyla adeta bir destan yaratmış.
   Her satırında okuru duygudan duyguya sürükleyen, kâh yüreğini burkan, kâh öfkelendiren, kâh umutlandıran, soluk soluğa okunacak bir eser.

21.06.2014 tarihinde farklı sitelerde "Germinal"i en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
Arkadaş 22,43 TL
HepsiBurada 22,74 TL 
İnkilap 22,75 TL
KitapStore 22,75 TL
KitapZen 22,75 TL
PTTKitap 22,75 TL 

asilbeyan.com
Emile Zola Hakkında:
    Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransa'da natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zola'nın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransa'yı terkedip bir süre Londra'da yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davası'nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında,kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü. “Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır.Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla,hayatın zorluklarından bahsedilir.Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı,büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır.
Kaynak: Wikipedia

Emile Zola Eserleri:
Angelique'nin Hülyası
Apartman
Asomuar
Aşk Bitmesin
Aşkların En Güzeli
Beşerdeki İfrit
Bir Aşk Hikayesi
Borsa
Claude'un İtirafları
Doktor Pascal
Döl Bereketi
Dreyfus Olayı
Emek
Gerçek
Germinal
Hayvanlaşan İnsan
İtiraf
Kadınlar ve Erkekler
Kadınların Cenneti
Marsilya'nın Gizemleri
Meyhane
Nana
Paris Yaşamı
Paris'in Karnı
Rahip Mouret'nin Günahı
Rougonların Serveti
Sokaktaki Kız
Suçluyorum
Therese Raquin
Toprak
Yaşama Sevinci

LINE Camera Beauty ile Kendinizi Baştan Yaratın…

$
0
0
Yılın en güzel zamanlarına girdik, her yer bir moda çekimini andıran tatil fotoğraflarıyla dolmaya başladı bile. Bu dönemde özellikle ünlüleri takip etmek oldukça keyifli oluyor. Gazete ve dergilerdeki donuk fotoğraflar yerine sosyal medya hesaplarında daha cesur davranabiliyorlar. Bu yıl hem şarkılarıyla hem de sansasyonel hareketleriyle dikkat çeken Miley Cyrus, Instagram hesabındaki fotoğraflarla da hayranlarını etkilemeyi biliyor.
http://instagram.com/mileycyrus
Fotoğraflar için hangi uygulamayı kullandığını merak ediyorsanız eğer size güzel bir haberimiz var. Kullandığı LINE Camera uygulaması ücretsiz ve siz de kullanabilirsiniz. Ayrıca tüm fotoğraflarınızı doğrudan Twitter, Facebook ve Instagram gibi hesaplarınızda paylaşabiliyorsunuz.
iOS cihazınıza indirmek için: http://bit.ly/CameraiTunes
Android cihazınıza indirmek için: http://bit.ly/CameraGooglePlay
Uygulamayı ilk açtığınızda size SHOP, pick, CAMERA, GALLERY, BEAUTY ve COLLAGE+ seçenekleri sunuluyor. Aşağıda bunların ne işe yaradıklarını okuyabilirsiniz
Sıradan selfie’ler geçmişte kalsın
“Fotoğraflarım istediğim gibi çıkmıyor” diyorsanız Camera ve Gallery özelliklerini kullanabilirsiniz. Daha önceden çektiğiniz bir selfie üzerinde değişiklik yapmak için Gallery seçeneğini; yeni bir selfie çekmek için Camera seçeneğini kullanabilirsiniz. Birbirinden farklı onlarca filtre içinden fotoğrafınıza en uygunu ile harika bir görünüm yaratabilirsiniz. Bunun yanı sıra, çerçeve ekleme, SHOP seçeneğine gitme, yazı ekleme ve fotoğraf üzerinde parlaklık / saydamlık gibi ayarları da yapabilirsiniz. Fotoğraf makinası ikonunu sağa kaydırıp fotoğraf çektiğinizde, fotoğrafınızı çekmeden önce tasarım ikonundan filtre ya da çerçeve eklemenize olanak sağlıyor.
Tüm dünyada sticker mesajlaşmalarıyla ünlü olan LINE’ın sticker’ları fotoğraflarınızı süslemede de kullanılabiliyor. Bunun için “Shop” bölümünü kullanabilirsiniz. LINE Camera’nın ücretsiz sunduğu sticker’lar, fotoğraflarınıza ekleyebileceğiniz gözlük, şapka gibi eğlenceli aksesuarlar, konuşma balonu ve kalp, yıldız gibi tasarım pulları kullanabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra fotoğrafınıza eklemek isteyebileceğiniz farklı tasarımlar ve özel tasarlanan setlerden satın alabiliyorsunuz.
Sticker ve dekorasyonların yanı sıra birçok efekt ve filtreyle fotoğraflarınızın havasını değiştirebilirsiniz. Sivilceler hep en lüzumsuz zamanda çıkar. İlk buluşmada, mezuniyet balosunda, doğum günlerinde… Hiçbir özel günü atlamaz yani. Bu nedenle en çok işinize yarayacak araçlardan birisi de yüzünüzdeki sivilce gibi lekeleri silmenize yarayan “Blemishes” ve gözaltı bölgesindeki koyu rengi azaltan “Dark Circle”. “Beauty” menüsü altındaki özelliklerle kuaförün sade olsun dediğiniz halde yaptığı abartılı makyajdan kurtulabilirsiniz. Dahası mı? Burnunuzu küçültebilir, yüzünüzü inceltebilir ya da uzatabilir, gözlerinizi büyütebilirsiniz. Hatta biraz eğlence için fotoğrafınızın üzerinde yaptığınız değişikliklerle komik fotoğraflar yaratıp arkadaşlarınızla gülebilirsiniz.
Güzel anlarınızın fotoğraflarını bir arada tutmak için kolajlar oluşturabilirsiniz. Bazı güzel anları tek bir kareye sığdırmak zordur o yüzden LINE Camera’nın Collage seçeneği ile fotoğraf düzenini ister kendiniz belirliyorsunuz isterseniz de LINE Camera’nın 2-9 arası fotoğraf yükleyebileceğiniz onlarca hazır kolaj temasından birini seçebiliyorsunuz. İstediğiniz fotoğrafları ekleyip dilerseniz de arka plan rengini değiştirebiliyorsunuz. Bunun yanı sıra LINE Camera’nın sunduğu tasarım araçları da kullanılabiliyor.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

Germinal - Emile Zola (Okur Testi)

$
0
0
Germinal - Emile Zola
Okur Testi
İyi Eğlenceler...

Yüklenmesi için lütfen bekleyiniz...
Testi çözen arkadaşlar kaç puan aldığınızı yorum olarak bırakırsanız seviniriz...

Germinal İçin Yorumumuz -


DİĞER TESTLER

Haziran 2014 Çok Satan Kitaplar Listesi

$
0
0
   Kitap satışı yapan 20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturduğumuz Mayıs ayı listemizin başında Soner Yalçın'ın yeni kitabı Kayıp Sicil var.


KAYIP SİCİL
Erdoğan’ın Çalınan Dosyası
Tarih: 27 Aralık 2012.
İki yıl sonra evimde uyandım sabaha.
Kütüphaneye girdim; polisler darmadağın etmişti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili yazılmış kitapları bir araya getiriyordum;
kitaplar tamamdı; ama ayrıca bir defter ile bir dosya olacaktı.
Aradım… Aradım…
Yok… Bulamadım.
İyi biliyorum, dosyanın üzerine “Erdoğan’ın Sicili” yazmıştım.
Bulmalıydım; benim için çok önemliydi; bunca yılın emeği vardı.
Gözüm gibi koruyordum.
Evin her yerine baktım. Bulamadım.
Dosya ve defter kayıptı…
Sonra anladım; dosyayı ve o defteri evden biri/birileri çaldı!
Peki…
Hırsız kimdi... Niye çalmıştı?
Bilgileri- belgeleri ileride Erdoğan’a karşı kullanmak için alıp götürdüler dosyayı.
17 Aralık Operasyonu başlayınca, bekledim; “bakalım bizim dosya ve defterden de bilgiler ortaya serilecek mi” diye!
Cemaat/paralel yapı, o bilgileri Cumhurbaşkanlığı seçiminde mi kullanacaktı?
“Çıkmasını hiç bekleme, otur yaz” dedim.
“Kayıp Sicil/ Erdoğan’ın Çalınan Dosyası” kitabı böyle ortaya çıktı.



1. Kayıp Sicil - Soner Yalçın - Kırmızı Kedi
2. Allah De Ötesini Bırak - Uğur Koşar - Destek Yayınları
3. İsim Şehir Artist - Yılmaz Özdil - Doğan Kitap
4. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
5. Son Kamelya - Sarah Jio - Arkadya Yayınları


6. İlk Aşk - John Green - Pegasus Yayınları 
7. Peter Pan Ölmeli - John Verdon - Koridor Yayınları
8. Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
9. Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
10. Deliduman - Emrah Serbes - İletişim Yayınları


11. Aşkın 7 Hali - Sinan Yağmur - Kapı Yayınları
12. Aşkın İstilası Yol - Metin Hara - Destek Yayınları
13. Bana Allah Yeter - Uğur Koşar - Destek Yayınları
14. Papatya Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları
15. Böğürtlen Kışı - Sarah Jio - Arkadya Yayınları

16. Rabb'in İçin Sabret - Uğur Koşar - Destek Yayınları
17. Menekşe Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları
18. Kocan Kadar Konuş - Şebnem Burcuoğlu - Dex Yayınları
19. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small - NTV Yayınları
20. Kur'an İle Var Olmak - Cemalnur Sargut - Nefes Yayınevi



21. Yabancı - Albert Camus - Can Yayınları
22. Aynı Yıldızın Altında - John Green - Pegasus Yayınları
23. Sherlock Holmes Tüm Hikayeleri - Arthur Conan Doyle - Martı Yayınları
24. Mart Menekşeleri - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
25. Güçlü Kal - Demi Lovato - Pegasus Yayınları




26. Senden Önce Ben - Jojo Moyes - Pegasus Yayınları
27. Yaz - Kürşat Başar - Everest Yayınları
28. Cafe Fernando - Cenk Sönmezsoy - Okuyan Us Yayınları
29. Kapalı Gişe Yalnızlık - Serkan Özel - Destek Yayınları
30. Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar - Dergah Yayınları









Haftanın çok satan kitapları - Ayın çok satan kitapları - çok satan kitaplar - çok satan kitaplar 2012 - çok satan kitaplar 2013 - çok satan kitaplar 2014 - en çok satan kitaplar- çok okunan kitaplar - kaç adet sattı - ne kadar sattı - ocak - şubat - mart - nisan - mayıs- haziran - temmuz - ağustos - eylül - ekim - kasım -aralık

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell

$
0
0
BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT
Orjinal Adı: Nineteen Eighty-Four
GEORGE ORWELL
Çevirmen: Celâl ÜSTER
Can Yayınları
Nisan 2013, 39. Baskı
Orijinal İlk Basım: 1949
350 Sayfa

AFD:
    Ray Bradbury'nin Fahrenheit 451 ile başladı Ütopya/Distopya okumaları serüvenim. Fahrenheit 451'i okumaktan keyif alınca; "distopyayı okudum fakat distopya, ütopyadan türetilmiş, o zaman distopyayı daha iyi anlamak için ütopyayı da okumalı" diyerek Thomas More'un Ütopya'sını okudum. Ütopya'dan öğrendim ki meğer ilk ütopik eser Platon'un Devlet'iymiş, o zaman "Onu da okumalıyım" dedim ve hemen okudum. Şimdi ise iki ütopik okumadan sonra tekrar distopyaya döndüm ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'e başladım.


    Öncelikle kitabın adı neden 1984? 1984 tarihi benim de doğum yılım olduğu için bu soruyu ayrıca merak ediyordum. Kitabımızın çevirmeni Celâl Üster bu durumu önsözde şöyle anlatmış: "Orwell başlangıçta öykünün geçtiği yıl olarak 1980'i seçmiş, kitabın tamamlanması biraz da hastalığı yüzünden uzadıkça ilkin 1980'i 1982 olarak değiştirmiş, daha sonra da 1984'te karar kılmış. Daha sonra yakın dostu, yazar Julian Symons'a "Kitabın yazımını 1948 yılında tamamladığım için, 1948'in son iki rakamının yerlerini değiştirmeye karar verdim" demiş."

    Önsözden söz açmışken; önsözün 14. sayfasına kadar olan bölüm önsöz geri kalan bölüm ise sonsöz olarak okunmalı der, naçizane tavsiyemi yaparım. Çünkü 14. sayfadan itibaren önsöz, kitabın bir özeti halini alıyor. Ben okurken bunu hissettim ve önsöz okumamı yarıda kestim. Kitabı bitirdikten sonra sonsöz olarak döndüğümde ne kadar doğru bir karar verdiğimi anlamış oldum.

  George Orwell 1984'de bize bir yasaklar toplumunu sunmuş. Tüm yaşamınızın sizin elinizden alındığı bir gelecek düşünün. Yaşamınızla ilgili neredeyse tüm kararları "Parti" adı verilen bir grup alıyor. Ne giyeceğinize, neyi ne kadar yiyebileceğinize, kiminle evleneceğinize kadar herşeyi bu "Parti"üyeleri belirliyor. Geleceği istedikleri gibi şekillendirdikleri gibi geçmişi de kendi çıkarlarına göre değiştiriyorlar. Evinizin içinde bile sizi yirmi dört saat izleyen tele-ekranlar var. Karşıt bir şekilde konuşmak hatta düşünmek bile suç. Böyle bir toplumda Winston Smith adlı karakterimiz bir şeylerin yanlış olduğu kanısına varıyor. Tele-ekranlardan, insanlardan ve hatta kendinden bile gizli şekilde bu düşünceyi içinde büyütüyor. Bu düzenin "nasıl" olduğunu anlıyor ama "neden" böyle bir düzene ihtiyaç duyduğunu anlamıyor. 

    Peki Winston, düşünmenin bile suç olduğu bu dünyada bir şeylerin yanlış gittiğini nasıl kanıtlayacaktır. Kimseyle konuşmadan, elinde hiç bir belge olmadan bu düzeni değiştirebilecek midir? Kendi gibi düşünen insanlar var mıdır? Varsa bu insanlara her anlarının izlendiği bir dünyada nasıl ulaşabilecektir? Bu düzen hep böyle mi sürüp gidecektir?... Tabii ki tüm bu soruların cevabı mutlaka okunması gereken eserlerden iri olan 1984'ün sayfalarında gizli.

   Fahrenheit 451 ile ilgili yazdığım yazıda da değinmiştim; Ütopya adının hakkını verip "olması mümkün olmayan ideal devlet"i anlatıyorsa da distopya ise bana hiç o kadar da "olması mümkün değilmiş" gibi gözükmüyor. 1984'ü çok uzaklarda aramaya gerek yok. Düşüncesuçu;ülkemizde Facebook'ta, Twitter'da yazdıkları, paylaştıkları düşünceleri yüzünden sorgulanan, suçlanan insanlar var. Bir de bu eylemin toplu olarak yapıldığı zamanlarda kökten çözüm olarak bu platformları kullanıma engelleme çalışmaları var (Twitter ve Youtube yasakları). Tele-Ekranlar; Evlerimizde tele-ekranlar olmasa da biz de neredeyse her yerde izleniyoruz; Mobese kameraları her ne kadar suçların önüne geçmek için güzel bir yöntem olsa da, kimin ne için kullandığına bağlı olarak maalesef amaç değişebiliyor. Yenisöylem; Ülkemizde yıllardır anlamı:  "Başkasının malını alan, yağma, talan eden kimse, talancı, yağmacı, plaçkacı."olan Çapılcu kelimesi bir anda! en güvenilir kaynağımız olan TDK tarafından "Düzene aykırı davranışlarda bulunan, düzeni bozan, plaçkacı." olarak değiştirilebiliyor. Özgür ülkemiz Türkiye'de bile bu örnekler varken ve Kuzey Kore'de yaşanılanları da az çok duyuyorken hâlâ 1984'e distopik bir eser diyebilir miyiz?

     Bir eleştiri olarak; kitabın son bölümdeki Yenisöylem kuralları keşke kitabın içeriğine yedirilseymiş ya da ara bölüm olsaymış diye düşünüyorum. Kitabı Winston Smith ile bitirmek daha can alıcı gelirdi bence.  

   Son olarak da Can Yayınları'nı en güvenilir kitapçılardan bandrollü olarak aldığımız kitaplarının bazı sayfalarında okumayı etkileyecek kadar silik yerler bulunduğu için kınıyorum. Sevgili Can Yayınları, biz paramızı tam ödüyorken siz de işinizi tam yapmalı, okuyucuya defolu ürün satmamalısınız.

Altı Çizilesi:
   Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.

   Özgürlük iki kere iki dört eder diyebilmektedir.Buna izin verilirse arkası gelir.

  Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Gerçekliğin en açık biçimde çarpıtılması böylelerine kolayca benimsetilebiliyordu, çünkü kendilerinde istenenin iğrençliğini hiçbir zaman tam olarak kavrayamadıkları gibi, toplumsal olaylarla yeterince ilgilenmedikleri için neler olup bittiğini de göremiyorlardı.Hiçbir şey kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını kaçırmıyorlardı...

   Kimse devrimi korumak için diktatörlük kurmaz;diktatörlük kurmak için devrim yapar.

   Bilinen tarih boyunca, olasılıkla Neolitik Çağ'ın sona ermesinden bu yana, dünyada üç tür insan olagelmiştir: Yüksek, Orta ve Aşağı. Bunlar kendi içlerinde de pek çok alt bölüme ayrılmışlar, sayısız ad taşımışlar, sayıları ve birbirlerine karşı tutumları çağdan çağa değişmiş, ama toplumun temel yapısı hiçbir zaman değişmemiştir. Olağanüstü ayaklanmalar ve kesin görünen değişimlerden sonra bile, tıpkı ne kadar hızlı döndürülürse döndürülsün dönme ekseni doğrultusunda hep aynı kalan bir jiroskop gibi, aynı düzen hep kendini yeniden dayatmıştır.
  Bu üç kesmin amaçları asla uzlaştırılamaz. Yüksek kesimin amacı, bulunduğu yeri korumaktır. Orta kesimin amacı, Yüksek kesimle yer değiştirmektir. Aşağı kesimin amacı ise tüm ayrımları ortadan kaldırmak ve tüm insanların eşit olacağı bir toplum yaratmaktır...
  Yüksek kesimin kendini koruyamadığı dönemlerde, özgürlük ve adalet uğruna savaşıyor görünerek Aşağı kesimi de yanına alan Orta Kesim tarafından devrilmiştir. Ne var ki Orta Kesim hedefine ulaşır ulaşmaz, Aşağı kesimi eski kölelik konumuna geri gönderir ve kendisi Yüksek kesim konumuna geçer. Çok geçmeden öteki kesimlerin birinden kopan ya da her ikisinden de kopan yeni bir Orta kesim ortaya çıkar ve savaşım yeniden başlar.

  Akıllılık çoğunluğa bakılarak ölçülmez.



Kitap Tanıtımından:
   Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.

   George Orwell'in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır. 

  Can Yayınları, bu "bütün zamanların kitabını" Celâl Üster'in özenli çevirisiyle okura sunmaktan kıvanç duyuyor.

03.07.2014 tarihinde farklı sitelerde "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört"ü en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
Arkadaş 17,25 TL
İnkilap 17,50 TL
KitapStore 17,50 TL
KitapZen 17,50 TL
PTTKitap 17,50 TL 
OkuOku 18,25 TL 

George Orwell Hakkında:
   1903'te Hindistan'ın Bengal eyaletinin Montihari kentinde doğdu. Asıl adı Eric Arthur Blair'dir. Ailesiyle birlikte İngiltere'ye döndükten sonra, öğrenimini Eton Collega'da tamamladı. Gerçek adı Eric Arthur olan Orwell, üniversite bursu kazanamayınca Burma'ya (Birmanya) gitti. 1922-1927 yılları arasında Hindistan İmparatorluk Polisi olarak görev yaptı. Ancak, İmparatorluk yönetiminin iç yüzünü görünce istifa etti. 

   1950'de yayınladığı Bir Fili Vurmak adlı kitabı, sömürge memurlarının tutum ve davranışlarını eleştiren makalelerinin derlemesidir . Avrupa'ya döndükten sonra İngiltere ve Fransa'da yaşayan Orwell, çağdaş pek çok yazar gibi gazeteci olarak İspanya İç Savaşı'na katıldı ve Franco'cular tarafından vurularak ağır yaralandı. Orwell

   İngiltere'nin Almanya ile savaşmasına karşı olduğu halde, II. Dünya Savaşı'nda Yurt Muhafızları birliğinde görev aldı. Bu arada BBC Observer ve Tribune için muhabirlik yaptı. Savaşın sonlarına doğru yazdığı Hayvan Çiftliği, Stalin rejimine karşı sert bir taşlamadır. 

   Orwell'in en çok tanınan yapıtlarından biri olan 1984, bilimkurgu türünün klasiklerinden biri olmanın yanı sıra, geleceği karanlık olan, gerçeklerin, doğruların saptırıldığı, konuşma özgürlüğünün yok edildiği modern dünyayı protesto eden bir romandır. Burma Günleri, Orwell'in Burma'daki İngiliz sömürgeciliğini dile getiren ilk kitabıdır. Orwell 1950'de Londra'da öldü.

George Orwell Eserleri:
Paris ve Londra'da Beş Parasız (1933)
Burma Günleri (1934)
Papazın Kızı (1935)
Zambak Solmasın (1936)
Wigan İskelesi Yolu (1937)
Katalonya'ya Selam (1938)
Daralma (1939)
Hayvan Çiftliği (1945)
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1949)

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell (Okur Testi)

$
0
0
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell
Okur Testi
İyi Eğlenceler...

Yüklenmesi için lütfen bekleyiniz...
Testi çözen arkadaşlar kaç puan aldığınızı yorum olarak bırakırsanız seviniriz...

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört İçin Yorumumuz -


DİĞER TESTLER

Romantik İroni - Tuba Akyol

$
0
0

ROMANTİK İRONİ
TUBA AKYOL
Nar Kitap
Haziran 2014, 1. Baskı
172 Sayfa

AFD:
    Bu kitabı ne duymuş ne de görmüştüm. Bir gün adımıza imzalı bir şekilde sürpriz paket olarak elimize geçti. Buradan inceliği için yazarımız Tuba Akyol Hanıma teşekkürlerimizi iletiyoruz.

     Kitap için yazılacak en iyi cümle, "Adını tam olarak karşılıyor." cümlesi olacaktır.  Yazarımız bir kadının günlüğü olarak yazmış kitabı. Belki de kendi günlüğüdür, bilemiyorum. Bildiğim tek şey tam bir "Romantik İroni" olduğu. :)

     Günlük, yazarının hayatında her şey dört dörtlükken başlıyor. Yeni bir iş ve yeni bir aşk ile... İşi ve aşkı, aslında bir bütün olarak hayatı gayet güzel. İş seyahati adı altında ülke ülke gezdiği bir işe, yanındayken kendini mutlu hissettiği bir sevgiliye ve kendini anlayan arkadaşlara sahip. İşi, patronu, arkadaşları, evine taşındığı sevgilisi, sevgilisinin ailesi ve kendi ailesi ile yaşadıklarını gayet  romantik ve ironik bir şekilde anlatmış, günlüğümüzün yazarı.

   Kitabın asıl konusu bu soru; "Mutlu sonlardan sonra ne olur?". Uğruna tüm zorluklara katlanılan imkansız aşıklar bir araya geldikten sonra ne olur? Ömür boyu mutlu mu olurlar gerçekten? Bize anlatılan masallar tam da bu noktada biter. Çünkü artık gerçekler başlar, gerçekler de öyle herkese anlatılmaz. Tuba Hanım bize bu pek de anlatılmayan gerçekleri anlatmak istemiş.

       Kitabı genel olarak sevdim. Kendini okutturan bir kitaptı. Altını çizdiğim çok fazla yer oldu, en güzellerini "Altı Çizilesi" bölümüne alıntıladım. Bu bölüme bir göz gezdirirseniz kitabı okumak isteyeceğinizden eminim. Tek eleştirim; kitabın iki yerinde, inançlara karşı yapılan, bana göre seviyesiz olduğunu düşündüğüm esprilerdi. O gereksiz esprilerde olmasaydı ne güzel olurdu.       

Altı Çizilesi:
   Seni çok özlüyorum'lar, sensiz yaşayamam'lar, her gece uyumadan önce ve sabah uyandığımda seni görmek istiyorum'lar...
   Hı hı, tabii, biz hep böyle konuşuruz zaten!

   İnsanın en büyük çelişkisi kendisi ile arasındaki mesafe. Olduğu ile göründüğü, düşündüğü ile söylediği, söylediği ile yaptığı arasındaki fark.

   Kısa bir süre bir holdingde çalıştı ve işyerlerinin çalışmaktan ziyade sosyalleşme alanları olduğunu, kariyer yapmak için çalışmaktan ziyade çalışıyormuş gibi görünmeye çalışmak gerektiğini anlayınca gerçekten çalışmayı seçti, böylece istifa edip evde çeviri yapmaya başladı.

   Doğulu her şeyi hikaye ile anlatır. Sana bir nasihat verecekse "Bak..." diye anlatmaya başlar, anlatır anlatır, sonunda bir laf eder, "Haaa..." dersin "Demek bana bunu söylemek istiyor." Batılılar bu şekilde yapmaz. Onlar kavramlar ortaya atar, o kavramlar üzerinden düşüncelerini anlatır." -Yavuz Turgul -

   aristo mantığı
   Cenk büyük bir holdingde çalışıyor. Geçen akşam holdinglerin ve ülkelerin -aslında tüm insanların- nasıl yönetildiğini anlattı.
   Büyük İskender, ünlü bir filozof olan hocasına sorar: "Zapt ettiğim topraklardaki insanları yönetim altında tutabilmek için ne yapmalıyım? Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim, hapse mi atayım, yoksa kılıçtan mı geçireyim?
   Büyük ihtimalle Aristotales olan hoca "Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar," der ve ilk şıkkı eler. "Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar," der ve ikinci şıkkı eler. "Kılıçtan geçirirsen onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar," der ve üçüncü şıkkı eler.
   Ve şu nasihatı verir: "Aralarına nifak tohumları ekeceksin. Onlar birbirleriyle savaşırken sen kendini hakem olarak kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden tüm yolları tıkayacaksın."

   kavga
   Olur bazen. 
   Ne o öyle her daim canım cicim sevgilim. Avaz avaz kavga edemediğimiz iriyle aynı evde yaşayıp da ne yapacağız?
   barışma
   - Aidatı yatırdın mı?
   - Hı hı.
   Konuşunca barışmış sayılırdık.

   Bir şirkette çalışmaya başladığınızda ilk fark ettiğiniz şey o şirkette her işin yanlış yapıldığı oluyor.

    Sokaktaki sokak çocuklarına yüzlerini buruşturanlar dizilerdeki sokak çocuklarına nasıl oluyor da büyük bir içtenlikle ağlıyor.

   Ayrılık sevginin değil, hayat karşısında artık yan yana, omuz omuza, el ele durma arzusunun bitmesi demek.

   Size de olmuştur. Bir gün camın önünde dikilmişsinizdir. İçinizde içe dokunan bir şarkı çalmakatadır. Dışarı bakmışsınızdır. Dışarıda hayat vardır. Siz dışarıdaki hayatın dışındasınızdır.

   Dünden beri kime "oyun" desem, herkesin aklına önce "oyun, dolap, dalavere, hile, düzen, desise, entrika" geliyor.
   "Yok," diyorum, "yakar top, istop, birdirbir... Sadece oyun."
   Oyun sadece çocuklara bırakılmayacak kadar eğlenceli bir şey!




Kitabın Tanıtımından:
Yeni bir iş… o'nunla ayni evde yeni bir hayat… çocuk?
Banu'nun yeni işinin bir iyi yanı, bir de kötü yanı var: Kötü yanı, sürekli bir yerlere gitmek. İyi yanı, sürekli bir yerlere gitmek. Banu'yla birlikte Dubai'den Diyarbakır'a, Moskova'dan Urfa'ya, Cape Town'dan Van'a gezeceksiniz.

Sevgiliyle aynı evde yaşamanın pek çok iyi, pek çok kötü yanı var. Bir ilişkinin mutlu günlerini, o kadar da mutlu olmayan günlerini, kavgaları, barışmaları, kahkahadan sessizliğe, özlemden umursamazlığa, meraktan şüpheye her halini Banu'yla birlikte yaşayacaksınız:

-Aidatı yatırdın mı?
-Hı hı.
Konuşunca barışmış sayıldık. Çocuk sahibi olmanın birçok iyi yanı ama bir zamanı var: Rüyamda artık ne gördüysem, sabah panikle Deniz'i arıyorum.

-Deniz, korkunç! Çok korkunç! Ben galiba çocuk istiyorum.
-Ve bu korkunç, çünkü..?
-Çünkü… Ya çocuğum olursa? 

Mutlu sonlardan sonra ne olur?

Ayrılık sevginin değil, hayat karşısında artık yan yana, omuz omuza, el ele durma arzusunun bitmesi demek. Sevgiyi bitiren, nefrete dönüştüren, ayrıldıktan sonra ayrılamamak. Milliyet gazetesinin hafta sonu eklerinde uzun yıllar köşe yazarlığı yapan, şimdi Psikeart dergisinde yazan ve Nar Kitap'ın yayın yönetmenliğini yürüten Tuba Akyol'dan maydanozun, şişme botların ve kullanma kılavuzları için kullanma kılavuzu yazılmasının faydaları, rüyalar ve oyunlar, gece hayatı ve sıkıntı, tembellik ve tembel fikirler üzerine, her şey ve hiçbir şey hakkında, sonu olmayan bir kitap.

04 Mayıs 2014 tarihinde "Erken Kaybedenler"i en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapStore 10,59 TL
Arkadaş 10,73 TL
OkuOku 10,73 TL
İdefix 10,88 TL 
KitapZen 10,88 TL
Kabalcı 10,88 TL


Tuba Akyol Hakkında:
aktuelresim.com

   Boğaziçi Üniversitesi Kimya bölümünü bitirdi.1 Numara Yayıncılık'ta Ahşap Tasarım dergisinin genel yayın yönetmenliğini üstlendi, Gezi dergisinde, Superonline'ın haber sitesinde ve Milliyet gazetesinin hafta sonu eklerinde editör olarak çalıştı. Yazıları Esquire, FHM, ... vs gibi dergilerde yayınlandı. Yeni Binyıl gazetesinin pazar eki Binyıl Pazar'da ve Milliyet gazetesinin cumartesi-pazar eklerinde köşe yazarlığı yaptı. Şu anda Nar Kitap'ın yayın yönetmeni ve Psikeart dergisinde yazıyor. Aşk Sıcak Yenen Bir Yemektir ve Romantik İroni adlı iki kitabı bulunmaktadır.

Deliduman - Emrah Serbes

$
0
0
DELİDUMAN
EMRAH SERBES
İletişim Yayınları
2014, 1. Baskı
352 Sayfa

AFD:
    Deliduman Emrah Serbes'in okuduğum ikinci kitabı, ilki Erken Kaybedenler'di. Erken Kaybedenler, hayata 1-0 yenik başlamış erkek çocuklarının hikayeleriydi. Deliduman'a ise kısaca; Erken Kaybedenler'in roman versiyonu diyebiliriz. Bu kitabı da yine Kitap Kardeşliği okuma grubumuz ile birlikte okudum.

      Deliduman'da, Erken Kaybedenler Kulübü üyelerinden biri olan Kıyıdereli Çağlar'ın hikayesi anlatılıyor. Anne, baba ayrılmış, annenin yanında kalan Çağlar, kardeşi Çiğdem, nasıl Belediye Başkanı seçildiğine şaşılan sorunlu dayısı Altan Bey ve arkadaşı Mikrop Cengiz'in hikayesi...

    Çağlar erken kaybetmenin verdiği "Daha da ne kaybedebilirim ki?"özgüveniyle yaşayan bir gençtir. Hayattaki tek büyük düşkünlüğü ise kızkardeşi Çiğdem'dir. Onun için dünya Çiğdem'dir, hatta dünya Çiğdem'in etrafında dönmelidir. Çiğdem'in ise en büyük arzusu ünlü olmaktır. Çağlar, dayısı ve arkadaşı Mikrop Cengiz Çiğdem'in bu arzusunu yerine getirmek için ellerinden geleni yaparlar. Çiğdem'in ünlü olma sevdası, o sıralar patlak veren Gezi olaylarında TOMA'ların önünde dans edecek kadar gözünü dönmüştür. Bu sevda ile kahramanlarımız soluğu Gezi olaylarında alırlar...

       Gelelim "Tavsiye eder miyim?" kısmına: Ben açıkçası kitabı beğenmedim. Erken Kaybedenler'in her hikayesindeki baş karakterleri çok sevmiştim. Çağlar'da bunlar gibi bir karakter ama o, Erken Kaybedenler hikayelerindeki tadı alamadım diyebilirim. Beğenmememin asıl sebebi ise; Emrah Serbes'in "içinde Gezi olaylarının geçtiği bir kitap yazmalıyım" diyerek çok beğenilen Erken Kaybedenler karakterlerine benzer bir karakter ile Gezi olayını birleştirip bu şekilde bu kitabı yazdığını düşünmemdir. Daha önce içinde Gezi olayları da geçen Ahmet Ümit'in Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'ni okumuş ve bu olayların kitaba işlenişini  daha çok beğenmiştim. Emrah Serbes'in Gezi olaylarında sessiz kalmayıp tavrını belli etmesi, hakkını araması çok ayrı bir yerdedir benim için fakat bana göre bu kitabı kelimenin tam anlamıyla "zorlama" olmuş.

 Altı Çizilesi:
   Gözde hoca benim kız arkadaşım olsaydı mesela, her gün böyle birkaç saat karşılıklı oturmak isterdim onunla, sessizce, özgürce bakabilirdim ona o zaman, derdim ki gerçekten bana hitap eden bir kız arkadaşım var, çok şanslı bir herifim. Bunu ona söylemezdim tabii, kadınlara böyle şeyler söylersen seni terk ederler. ‘Bana yeterince hitap etmiyorsun,’ demek gerekir kadınlara, ‘şişmansın az ye,’ demek gerekir kırk beş kilo bile olsalar, ‘bu aralar biraz yalnızlığa ihtiyacım var lütfen üstüme gelme,’ demek gerekir, ‘ama sen benim ideallerime mani oluyorsun buna hakkın yok,’ demek gerekir, ‘ne yapayım elimde değil annemi yine çok özledim,’ demek gerekir. O zaman sana aşık olurlar. Sende aşık olunacak bir şey kalmadığında, imkansız aşkı yaşamak için.

     Mutfaktan çıktım, akşam havasını çektim içime, sanki böyle bir şeyler yanmış da hoş bir koku bırakmış gibiydi arkasında, derin bir nefes aldım. Şeytan diyordu ki vefasızın birine âşık ol o tatlı havada, ondan sonra da kollarını göğsünde kavuşturup hayatını bombok edişini seyret bir kenardan.

     Gururu çıkartırsan insandan ne kalır! Haysiyeti çıkarırsan ne kalır?

    ...Sonra biri "Orsa" diye seslenince koşar adım gitti. Arkasından dikkatle baktım, kızı güzel doğan ilk iş olarak cins bir isim aramaya başlıyor, medeni kanunun yazılı olmayan maddelerinden biri buymuş gibi, buluyor sonra o ismi, gidiyor nüfus dairesine, nüfus memuru anlamamış gibi bakıyor yüzüne, nasıl anlamazsın diyor, çok basit, alıyor nüfus kağıdını, sıkıntısını biz çekiyoruz senelerce, umrunda değil adamın, çok mutlu o, kızını herkes seviyor, ismi yüzünden zannediyor. 

   Sokakta çocuk mu unutulur lan, İngiliz misin sen! Bu ne soğukkanlılık böyle! Bunun nesi komik! Hepsinin yanında niye gülüp durdun, beni unutmak çok komik bir şeymiş gibi niye gülüp durdun? Ne söylediğini hatırlıyor musun? Beni unutmanla alakalı ne söyledin o gün, hatırlıyor musun?
   Yüzünü dikkatle inceledim. Belki hatırlar diye ne söylediğini. Hatırlamıyordu. Hatırlayamazdı.
   "Ne söyledim?" diye sordu.
   Birden sıkıntılı bir sessizlik ihtiyacı kapladı içimi, bütün bu kavga anlamsız gelmeye başlamıştı, "Boş ver," dedim. "Artık ne önemi var ki ne söylediğinin. Senin teleskopla baktığın günlere ben mikroskopla baktım. Senin hatırlayamadıklarını ben unutmayacağım...."

  Ömrümüzü yaptığımız yanlışlardan geri dönmekle harcamıştık ama hayatı hala ilerlenecek bir şey olarak görüyorduk. İnsandık çünkü biz, budalaca zaferlerimiz vardı hiçbir işe yaramayan ve bilgece yenilgilerimiz vardı bizi birbirimize daha sıkı bağlayan, umutsuzca kederle bağlayan bizi birbirimize. Kendi içimizde sessiz ve korkunç mücadeleler vermiştik, kendi iç savaşlarımızın gazisiydik hepimiz, kendimize yenilip kabul etmiştik kendimizi ve kendimize boyun eğmiştik ve şimdi kimseye boyun eğmeyecektik!”


Kitabın Tanıtımından:
   On yedi yaşındaki Çağlar İyice konuşuyor. Kız kardeşi Çiğdem'i, onu meşhur etme ümitlerini, belediye başkanı dayısını, yakın arkadaşı Mikrop Cengiz'i, taşra muhabbetlerini, depresyonun eşiğindeki annesini, eski sevgilisini, hiç unutamadığı dedesini, hatırlarken kahrettiği babasını anlatıyor.

   Deliduman, dermansız ve güdük bir ilçeden haykırmaya başlıyor, İstanbul'a uzanıyor. Çocukluğumuzun, hatıralarımızın ve bütün sokaklarımızın üzerinden dangır dungur geçen imar ve para iştahına lanet! Riyakâr dünyaya, Allahsız sermayeye, martılara, küçük bir kızın kalbini kıranlara isyan ediyor. Barikatların arkasında, 
soluk soluğa, yapayalnız, erken kaybeden bir delidumanın öfkesini çemkiriyor.

   Emrah Serbes, zamanın ruhunu, Gezi'nin isyancılarını, hürriyetleri için öksürenleri, yerinde duramayanları, küfredenleri, ağlamayı unutmak için yumruğunu sıkanları resmediyor.
Deliduman, büyük zamanın ve her zaman kenarda kalanların romanı.

12 Temmuz 2014 tarihinde "Deliduman"ı en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapSepeti 15,30 TL 
Arkadaş 15,75 TL
KitapStore 16,43 TL
OkuOku 16,65 TL
Kabalcı 16,65 TL
Babil 16,88 TL


Emrah Serbes Hakkında:
   1981 Yalova doğumlu. Uzun sürmüş bir öğrencilik hayatının ardından Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında Hayvan Dergisi’nin Ankara muhabirliğini yaptı. Birgün gazetesi için söyleşiler kaleme aldı. Radikal 2 için tiyatro eleştirileri yazdı. Bu dergide Ahmet İnam ve Cengiz Güleç ile düzenli olarak gerçekleştirdiği sohbetleri "Şen Profesörler: Metaforla Saadet Olmaz" (Say Yayınları, 2006) adıyla kitaplaştırdı. 

   Ayrıca Behzat Ç. adlı polisiye dizisinin 10 bölümde bir senaristliğini yapmaktadır. Son olarak Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminin senaristliğini üstlenmiştir. Son kitabı olan "Hikayem Paramparça" da ise aforizmalar ve hayata dair düşüncelerini okurlarına aktarmaktadır.
Kaynak:Wikipedia

Emrah Serbes Eserleri:
Her Temas İz Bırakır
Son Hafriyat
Erken Kaybedenler
Hikayem Paramparça
Deliduman

Gülden Kale Düştü - Ahmet Karcılılar

$
0
0
GÜLDEN KALE DÜŞTÜ
AHMET KARCILILAR
Doğan Kitap
Kasım 2000, 10. Baskı
İlk Baskı: Mayıs 2000
174 Sayfa

AFD:

Her şey biter.
Su taşı bitirir,
güneş suyu.
Zaman güneşi bitirir,
aşk zamanı.
Söz aşkı bitirir,
ben sözü.
Ahmet Karcılılar - Gülden Kale Düştü

   Gülden Kale Düştü, ilgiyle takip ettiğimiz SirEvo'nun CineShoot adlı blogundaki tavsiyesi üzerine okuma listemize aldığımız, sahafta görünce de hemen kitaplığımıza eklediğimiz bir kitap.  

      Kitap ilk başta ismiyle okuru kendisine çekiyor. Gülden Kale Düştü... Biraz düşününce ve tabii ki kitabı okuyunca pek çok anlama geldiğini görüyoruz. Kitabı okurken ara ara kapağını kapatıp, isminin ne anlama geldiğini düşündüğüm zamanlar oldu. Benim bulduğum anlamları şöyle; Gülden bir Kalenin Düştüğü, Gülden bir Kalenin Düş olduğu,  Gülden isimli kişye Kalenin Düştüğünü haber vermesi, GüldenKale isimli kişinin bir Düş olduğu, Gülden Kale isimli kişinin Düştüğü.. gibi bir sürü anlama geliyor.

    Bu kitap ilk çıktığında oldukça tartışma yaratmış, bundan haberim yoktu. Instagram arkadaşlarımızdan Gülşah Hanım ve Evren Bey sayesinde bu tartışmalardan haberim oldu ve araştırmaya başladım. Meğer neler olmuş :) İlk iddia; yazarımız Ahmet Karcılılar'ın kendisini aldatan eşiyle olan hayatını, eşinin özel mektuplarına ve yatak odası sırlarına kadar birebir anlatıldığı iddiası, bu iddianın sahibi tabii ki eski eşi. İkinci iddia ise; eşinin mektuplarını birebir yayınladığı için mektuplarda bulunan alıntılara (Cezmi Ersöz'ün Hayallerini Yak Evi Isıt adlı kitaptan yapılmış), fark etmeden kitabında yer vermesidir. Eşinin iddiasına göre Ahmet Karcılılar hiç Cezmi Ersöz okumadığı için mektuplarında kullandığı bu alıntıları fark edememiştir. 

      Kitabı hakkında böyle büyük iddialar ve bu iddialarla ilgili davalar varken Ahmet Karcılılar'ın bu iddialara pek cevap vermediği gözükmektedir. Bulabildiğim tek cevap ikinci iddia için; yapılan alıntıların farkında olduğunu bunun okura oynadığı bir oyun olduğunu söylemekle yetinmiştir.  

     Peki kitap nasıldı? Araştırdıklarımdan anladığım kadarıyla bu kitap gerçek ve kurgunun birleşimi. Ahmet Karcılılar'ın baş karakteri aslında kendisi. Yazar olan karakterimiz Adem Kaman, eşin Gülden Kale'nin kendisini aldattığını öğrenince onun hakkında yazmaya başlıyor (bu kısıma gerçek diyebiliriz),  eşinden ayrıldıktan belirli bir süre geçtikten sonra polisler kapısını çalıyor ve kendisini Gülden Kale'yi öldürmekten dolayı suçluyorlar. Aslında Gülden Kale'nin arkasında bir intihar mektubu bırakmasına rağmen, savcının baskısıyla Adem Kaman sorgulanıyor. Acaba Gülden Kale gerçekten intihar mı etti? Yoksa öldürüldü mü? Peki katili kim? Adem Kaman mı?... Bu soruların cevabını tabiki Gülden Kale Düştü'nün sayfalarında bulabilirsiniz.

    Tavsiye eder miyim? Kesinlikle tavsiye ederim fakat +16 kısıtlamasıyla. Neden kitaplarda bu şekilde uyarılar yok anlamıyorum. Cinselliğin bu kadar açık şekilde tasvir edildiği bir kitapta böyle bir uyarı kesinlikle olmalı. Neden tavsiye ettiğim kısmına gelirsek, bence kitap mükemmel bir kurguyla yazılmış. Yazarın zekasına hayran kaldım diyebilirim. Yazarın zekasının ne derecede olduğunun örneklerinden biri de kitapta geçen Adem Kaman'ın bu cümlesi; "Bundan sonra konuşmayacağım, yazdıklarımdan başka söyleyecek başka bir şeyim yok" Bence Ahmet Karcılılar kitabı yayınlandığında ne tepkiler alacağını biliyordu ve gelecek tepkilere cevabını aslında kitabındaki bu cümleyle vermişti. Belki de böyle bir şey yok ben uyduruyorum ama böyle düşünmek bile kitaptan aldığım tadı benim için bir nebze daha arttırıyor.

Kitabın Tanıtımından:
   İlk romanı Yağmur Hüznüyle edebiyat çevrelerinin dikkatini çeken ve 1998 Orhan Kemal Roman Ödülünü alan Ahmet Karcılılar, Gülden Kale Düştü adlı romanıyla ikinci kez okurların karşısına çıkıyor. Gülden Kale Düştü, küçüldükçe daha da karmaşık hale gelen dünyaya bir Anadolu kentinden bakıyor. Roman, modern hayatın karmaşasından sıkılıp kendi kozasına çekilerek yalnızlığı tercih eden bir yazarın, kimi zaman yaşama bakışını, kimi zaman da anlattığı metinleriyle desteklenen polisiye bir kurgu içeriyor. Ayrıldığı eşinin intihar mı, cinayet mi olduğu belirsiz ölümüyle başlayan ve yazarın sorgulanmasıyla devam eden olay örgüsünün yanı sıra aşk, cinsellik, sadakat ve ihanetin değişen anlamları sorgulanıyor. Gülden Kale Düştü'de Ahmet Karcılılar, yalın bir dil ve anlatımla okuru, beklemediği şaşırtıcı bir -sona ya da başlangıca- götürüyor.


webarsiv.hurriyet.com.tr
Ahmet Karcılılar Hakkında:
   6 Haziran 1965 tarihinde Denizli’de doğdu. 1976'dan itibaren yerel gazetelerde öyküleri yayımlandı. Yüksek öğrenimini 1987 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde tamamladı. 1990-98 yılları arasında pazarlama, finansman ve satış gibi çeşitli alanlardaki iş deneyimlerinin ardından yazarlıkta karar kıldı ve ilk romanı Yağmur Hüznü'nü 1998 yılında yayımladı. Bu ilk romanı ile Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazandı. Yine aynı yıl Hayalet Gemi’de öykü ve denemeleri yayımlandı. 
Kaynak:Wikipedia

Ahmet Karcılılar Eserleri:
Yağmur Hüznü (1998)
Gülden Kale Düştü (2000)
Fotoğraf Hikayeleri (2001)
Akrep ve Semender (2002)
Anonim Kitap (2004)

Babil.com (Bu Ne Güzel Sürpriz)

$
0
0
    Bir gün posta kutumuza bir mail geldi "Küçük bir gönderimiz var adresinizi alabilir miyiz?" diye. 

  İki gün sonra da bu güzel paket geldi. Ne kadar incesiniz Babil.com ekibi. Bizi gerçekten çok mutlu ettiniz. Blogumuzu çekirdek aile olarak tuttuğumuz için her hediyeden ikişer tane göndermek nasıl güzel bir düşünce öyle. Kitaplar (Kendi basımları olan Muzıkacı Yanko ve Kamyonka), bez çantalar ve ayraçlar, hepsi birbirinden güzel çok teşekkür ederiz. Hediyelerden de güzel olan ise o sıcacık notunuz.


















   Ailemizde kitapsever herkese yer var özellikle sizin gibi kitapseverseverlere :)
   Yeriniz hazır her zaman Babil.com bekleriz. :)
   Böyle samimi, sıcacık bir merhabaya kim kayıtsız kalabilir ki?

  Merhaba Babil.com hoşgeldiniz. İyi ki de geldiniz... Böyle bir siteye gerçekten de ihtiyacımız vardı.



   Yandaki fotoğraftakiler ise maili aldığımız gibi Babil.com'dan verdiğimiz siparişler. Zaten bu kitapları almak istiyorduk. Babil.com mailini görünce siparişimizi tereddütsüz Babil.com'dan verdik. Bu paketimize de bir tane hediye kitap, ayraçlar ve okul gazetesi tadında E BABİL kültür-sanat eki koymuşlar. 

   İşimiz kitap olunca ve Babil.com da bize böyle bir güzellik yapınca, adını son zamanlarda sıkça duyduğumuz Babil.com'u enine boyuna inceleyelim istedik.





Bize göre Babil.com'un artıları
  • Uygun Fiyatlar: İsim yapmış çoğu siteye göre gerçekten fiyatlar uygun.
  • Kargo Ücreti: Bizim alışveriş kriterlerimizden birisi kesinlikle kargo ücretidir. Bir kitap parası kargo ücreti ödemek açıkçası hiç işimize gelmiyor. Babil.com'da bizim gibi düşünen kitapseverler için kargo ücretini sadece 2,9 TL yapmış, 29 TL üzeri alışverişlerde ise kargo ücretsiz.
  • Temin Süresi: Bunu sipariş vermeden test edemezdik. Özellikle çocuk kitapları stokta pek bulunmaz. Buna rağmen iki gün içinde geldi tüm kitaplarımız. Kesinlikle çok iyi bir süre.
  • Paketleme: Bir kitapçıya gittiğimizde üzerinde küçücük bir zedelenme olan kitabı kesinlikle almadığımız gibi internet alışverişimizde de böyle bir durumla karşılaşmak istemeyiz. İsim yapmış büyük kitap satış siteleri bile bazen bu duruma özen göstermiyor maalesef. Babil.com'un paketlemesini beğendik. Kitaplar gayet temiz olarak elimize ulaştı.
  • Çeşitlilik: Bazı sitelerde fiyatlar çok uygun olmasına rağmen aradığınız kitapları bulamıyorsunuz. Babil.com kitap konusunda geniş bir yelpazeye sahip ve bu geniş yelpaze sadece kitaplar için geçerli değil. Babil.com'da filmler, müzikler, defterler, ayraçlar, kitap tutucular gibi çok seçenek var.
  • Hediyeler: 30 TL'lik sipariş verdik, bize bir adet kendi yayınevleri Papersense'nin ilk kitap basımı olan, eski kitaplar gibi ciltli  Muzıkacı Yanko ve Kamyonka ile çok tatlı ayraçlar göndermişler. Bildiğim kadarıyla da 70 TL ve üzeri siparişlere de o güzel bez çantalarından hediye ediyorlar.
  • Taksit İmkanı: 20 TL üzeri siparişlerde Maximum'a 6, Axess, World ve Bonus'a vade farksız 3 taksit imkanı var. 
  • Ödeme Seçenekleri: Kredi kartıyla ödeme yapabildiğimiz gibi kredi kartı kullanmayanlar veya kullanmak istemeyenler için; havale, EFT, PayPal ve kapıda ödeme seçenekleri de var. 
  • Samimiyet: İşte bu madde, tüm maddelerin içinde en önemlisi. Üstteki çoğu maddeyi bulabileceğimiz başka siteler mutlaka vardır. Fakat bu samimiyeti bulmak çok zor. İnşallah Babil.com ekibi bu samimiyetlerini her zaman sürdürür ve kitapseverleri uzun yıllar mutlu ederler.

Vahşetin Çağrısı - Jack London

$
0
0
VAHŞETİN ÇAĞRISI
JACK LONDON
Çevirmen: Levent CİNEMRE
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Eylül 2013, 4. Baskı
(Orijinal İlk Basım 1903)
108 Sayfa

AFD:
    Jack London'ın bir köpeğin hayatı üzerinden; sevgiyi, nefreti, liderlik ve benlik mücadelesini anlattığı, bir çırpıda okunan ve herkese tavsiye edeceğim bir kitap Vahşetin Çağrısı.

   Daha önce Martin Eden'i okuyarak Jack London'ın yazma serüvenini, bu süreçte yaşadığı zorlukları öğrenmiştim. İlk defa kendi hayatını yazdığı Martin Eden harici bir kitabını okuyorum. Demek o kitabında bahsettiği ve gönderdiği dergiler/yayınevleri tarafından beğenilmeyip geri gönderilen yazılarından birisi de buymuş. Bu kitap nasıl geri çevrilmiş? Acaba şu an okuduğumuz Vahşetin Çağrısı, yayınevleri tarafından geri çevrildikten sonra Jack London'ın yaptığı eklemeler/düzenlemelerle mi bu kadar güzel bir hale geldi? Bu soruların cevabını bilmesem de, bildiğim bir şey kitabın kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğudur.

   Kitap aslında evcil bir köpek olan Buck'un, çok değer verildiği yuvasından/sahibinden kaçırılmasıyla başlıyor. Buck kaçırıldıktan sonra yeni adresi Alaska, yeni işi ise kızak çekmek oluyor. Sıcacık yuvasından ayrılan ve tek işi sahiplerini eğlendirmek olan Buck için yaşam artık zorlu bir mücadeledir. Hayatta kalmak, lider olmak ve kendi olmak adına sürekli bir savaş veren Buck acaba bu yaşam şartlarına adapte olabilecek midir?

     Kitap isminin çevirisinde büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum.  İngilizcesi "The Call of the Wild" yani Vahşi Yaşamın Çağrısı iken bugüne kadar neden Vahşetin Çağrısı diye çevrilmiş anlamak mümkün değil. Bir eleştirim de okuduğum kitabın çevirisine, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın kitabı olduğunu görünce tereddütsüz aldım fakat çevirisinde bir sorun olduğunu düşünüyorum. Son olarak kitabın 2009 yapımı bir filmi olduğunu da hatırlatayım.

Kitabın Tanıtımından:
   Amerikan edebiyatının büyük ustalarından Jack London'ın unutulmaz romanı Vahşetin Çağrısı hemen tüm dillere çevrilmiş, gerçek anlamda bir klasik niteliği kazanmıştır.

   Dünya edebiyatında kendi kendini yetiştiren yazarların en yetkin örneklerinden biri olan Jack London, en güçlü ve etkileyici yapıtlarından biri sayılan Vahşetin Çağrısı'nda, kızağa koşulan bir kurt köpeğinin amansız yaşam savaşını anlatır. Alaska'nın yabanıl ortamında yaşayan insanların acımasızlığından payına düşeni alan Buck, ayakta kalabilmek için inanılmaz bir savaş verecek, giderek yabanın çekiciliğine kapılarak özgür seçimini yapacaktır.

   Ne ki, Buck'ın bir köpek olduğunu bilmesek, onun başından geçenleri bir insanın zorluklarla dolu yaşamöyküsü olarak da okuyabiliriz. London, bir köpeğin öyküsünün ardında, insanlık durumunun ürkütücü bir panoramasını önümüze serer.

23 Temmuz 2014 tarihinde "Vahşetin Çağrısı"nı en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapStore 4,20 TL 
Okuoku 4,32 TL
Babil 4,50 TL
D&R 4,50 TL
İdefix 4,50 TL
Pandora 4,62 TL


Jack London Hakkında:
haberler.com
   Jack London -gerçek adıyla John Griffith London- 1876'da San Francisco'da doğdu. Çocukluk yılları sefalet içinde ama alabildiğine hareketli geçti. En büyük zevki kitap okumaktı, ancak ailesinin güç koşullarda yaşaması yüzünden on dört yaşında okulu bırakıp bir konserve fabrikasında çalışmaya başladı. Yaşadığı çevredeki sefaletin ve kötü çevrenin de etkisiyle on altı yaşına gelmeden bir sokak çetesinin üyesi olmuştu. Sonraki yıllarda sokak çetesinde yaşadığı deneyimleri The Cruise of the Dazzler ve Tales of the Fish Patrol isimli öykülerinde yazıya döktü. 1893'te, hem para kazanmak hem de maceraperest duygularını tatmin için Sibirya ve Japonya'ya giden bir gemide çalışmaya başladı. ABD'ye döndükten sonra da tüm ülkeyi baştan sona dolaştı. Ancak kitaplara ve okumaya âdeta aşkla bağlıydı. Yoğun çalışmaların ardından Californiya Üniversitesi'ne girmeyi başardı, ancak maddi zorluklar yüzünden eğitimini tamamlayamadan ayrılmak zorunda kaldı. 1897'de, Klondike'ta altın madeni bulunduğu haberi üzerine altın aramaya koyuldu. San Francisco'ya dönüşünün ardından yaşadığı bu deneyimi yine öykülere döktü. İlk öyküleri Overland Monthly ve Atlantic Montbty'de yayımlandı. 1900'de ülke çapında tanınmasını sağlayan The Son of the Wolf yayımlandı. 1902'de Londra'ya giden London'ın hayatı olaylar ve maceralarla doluydu. Güney denizlerine yolculuk yaptı, Rus-Japon savaşında muhabirdi. Yaşadığı olaylar ve kazandığı, deneyimler pek çok öyküsüne ve romanına zemin oluşturdu. Aralarında, The Call of the Wild (Vahşetin Çağrısı), White Fang (Beyaz Diş), Martin Eden gibi romanların da yer aldığı pek çok esere imza attı. 1916'da Californiya'da öldü.

Jack London'un Türkçeye Çevrilen Eserleri: 
Acemi Gece
Acı Kuvvet
Açlar Ordusu
Ademden Önce (1907)
Alaska Kid
Alın Teri
Altın Rüyası
Altta Kalanlar
Ataların Tanrısı
Ateş Yakmak
Ay Vadisi (1913)
Bana Göre Hayatın Anlamı
Beyaz Cehennem
Beyaz Diş (1906)
Beyaz Sessizlik
Bin Düzine Yumurta
Bir Lokma Et
Boksör
Buck'ın Maceraları
Büyük Serüven
Cambazhane Köpeği
Can Yoldaşı
Cinayet Şirketi 
Dağdan İnme
Dehşet Ülkesi
Demir Ökçe (1908)
Demiryolu Serserileri (1907)
Deniz Kurdu (1904)
Deniz ve Çocuk
Denizin Çağrısı/Doğanın Çağrısı
Denizler Serüveni
Devrim
Direniş
Doğu Yakası
Dolu Dizgin Bir Denizci
Dönek
Düş Ülkelerine Yolculuk
Elsinore'da İsyan / Gemide İsyan
Gece Doğan
Geleceğin Hikayeleri
Güneş Çocuğu
Halk Avcısı
Hawaii Hikayeleri
İnsanın Sadakati
İntihar
İstiridye Korsanları
John Barleycorn (Bir Alkoliğin Anıları) (1913)
Katıksız Sevgi
Kızi Kar ve Kan
Kızıl Veba
Kumarbazlar Cenneti
Kurdun Oğlu/Kurt Dölü/Kurt Hücumu/Kurt Kanı/Kurt Oyunu
Macera / Macera Arayan Kadın
Martin Eden (1909)
Meksikalı/Meksikalı Devrimci
Midas'ın Müritleri
Ormandan Gelen Ses
Ölüme Boyun Eğmeyen Adam
Pazarlık
San  Francisco Korsanları
Sevginin Katıksızı
Sirk Köpeği
Suikast Bürosu
Şafak Kızı
Şampiyon
Tanrılar ve Köpekler
Tek Özgürlüğüm
Uçurum Halkı/Uçurum İnsanları
Uzak Bir Ülkede/Uzak Diyarlarda
Vahşetin Çağrısı (1903)
Yabani Adam
Yakalanış
Yanan Gün Işığı (1910)
Yaşama Hırsı
Yıldızlar Korsanı
Yol
Yumruk

Temmuz 2014 Çok Satan Kitaplar Listesi

$
0
0
   Kitap satışı yapan 20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturduğumuz Temmuz ayı listemizin başında Soner Yalçın'ın yeni kitabı Kayıp Sicil var.


KAYIP SİCİL
Erdoğan’ın Çalınan Dosyası
Tarih: 27 Aralık 2012.
İki yıl sonra evimde uyandım sabaha.
Kütüphaneye girdim; polisler darmadağın etmişti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili yazılmış kitapları bir araya getiriyordum;
kitaplar tamamdı; ama ayrıca bir defter ile bir dosya olacaktı.
Aradım… Aradım…
Yok… Bulamadım.
İyi biliyorum, dosyanın üzerine “Erdoğan’ın Sicili” yazmıştım.
Bulmalıydım; benim için çok önemliydi; bunca yılın emeği vardı.
Gözüm gibi koruyordum.
Evin her yerine baktım. Bulamadım.
Dosya ve defter kayıptı…
Sonra anladım; dosyayı ve o defteri evden biri/birileri çaldı!
Peki…
Hırsız kimdi... Niye çalmıştı?
Bilgileri- belgeleri ileride Erdoğan’a karşı kullanmak için alıp götürdüler dosyayı.
17 Aralık Operasyonu başlayınca, bekledim; “bakalım bizim dosya ve defterden de bilgiler ortaya serilecek mi” diye!
Cemaat/paralel yapı, o bilgileri Cumhurbaşkanlığı seçiminde mi kullanacaktı?
“Çıkmasını hiç bekleme, otur yaz” dedim.
“Kayıp Sicil/ Erdoğan’ın Çalınan Dosyası” kitabı böyle ortaya çıktı.



1. Kayıp Sicil - Soner Yalçın - Kırmızı Kedi
2. Deliduman - Emrah Serbes - İletişim Yayınları
3. Yaz - Kürşat Başar - Everest Yayınları
4. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
5. Allah De Ötesini Bırak - Uğur Koşar - Destek Yayınları


6. Son Kamelya - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
7. İlk Aşk - John Green - Pegasus Yayınları 
8. En Güzel İsimler Allah'ındır - Uğur Koşar - Destek Yayınları
9. Aynı Yıldızın Altında - John Green - Pegasus Yayınları
10. Böğürtlen Kışı - Sarah Jio - Arkadya Yayınları

11. Peter Pan Ölmeli - John Verdon - Koridor Yayınları
12. Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
13. Elif Gibi Sevmek - Hikmet Anıl Öztekin - Sufidükkan Kitap
14. Aşkın İstilası Yol - Metin Hara - Destek Yayınları
15. İsim Şehir Artist - Yılmaz Özdil - Doğan Kitap

16. Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları
17. Cafe Fernando - Cenk Sönmezsoy - Okuyan Us Yayınları
18. Aşkın 7 Hali - Sinan Yağmur - Kapı Yayınları
19. Mart Menekşeleri - Sarah Jio - Arkadya Yayınları
20. Papatya Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları



21. Kocan Kadar Konuş - Şebnem Burcuoğlu - Dex Yayınları
22. Menekşe Kokulu Hikayeler - Ender Haluk Derince - Yakamoz Yayınları
23. Sabah Uykum - Ahmet Batman - Destek Yayınları
24. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small - NTV Yayınları
25. Bukre - Kahraman Tazeoğlu - Destek Yayınları




26. Paris'te Balayı - Jojo Moyes - Pegasus Yayınları 
27. Gabriel'in Cenneti - Sylvian Reynard - Optimum Kitap
28. Çılgın ve Özgür - Hıfzı Topuz - Remzi Kitabevi
29. Sherlock Holmes Tüm Hikayeleri - Arthur Conan Doyle - Martı Yayınları
30. Kötü Çocuklar 2 - M.Leighton - Optimum Kitap









Haftanın çok satan kitapları - Ayın çok satan kitapları - çok satan kitaplar - çok satan kitaplar 2012 - çok satan kitaplar 2013 - çok satan kitaplar 2014 - en çok satan kitaplar- çok okunan kitaplar - kaç adet sattı - ne kadar sattı - ocak - şubat - mart - nisan - mayıs- haziran - temmuz - ağustos - eylül - ekim - kasım -aralık

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu - Peyami Safa

$
0
0
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
PEYAMİ SAFA
Alkım Yayınevi
2005, 35. Baskı
İlk Baskı: 1930
128 Sayfa

AFD:
   Bu kitabı üniversitede okurken, bir gazete kampanyasından almıştım. Muğla Üniversitesi'nde okuyordum. Muğla'da okuyanlar bilirler, kira parası ödemekten kitap almaya pek paramız kalmazdı. Bir gazete Alkım Yayınevi'nin kitaplarını vermeye başladı, hatırlıyorum da bakkal, market, bayi hepsini dolaşmıştım verilen tüm seriyi toplayabilmek için. Çoğunu da toplayabilmiştim. :)

  Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Peyami Safa''nın otobiyografik bir eseridir. Sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı kemik veremi hastalığı yüzünden bacağının kesilme tehlikesi oluşmuştur. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nda hastalığının bu sürecini anlatmaktadır.

      Dokuzuncu Hariciye Koğuşu 1929 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmiş, ilk baskısı 1930 yılında yapılmıştır. Peyami Safa kitabın ilk basımını Nazım Hikmet'e ithaf etmiştir. Tefrika edilirken son bölümde bulunan, Nüzhet'in Berlin'den yazdığı ve roman kahramanımızın Nüzhet'e yazdığı fakat göndermediği mektuplar,  eser kitaplaştırıldığında romandan çıkarılmıştır. Neden çıkarıldı acaba?  İnternette araştırdım fakat mektupları bulamadım. :(

     Kitabı tavsiye eder miyim? kısmında söz Ahmet Hamdi Tanpınar'ın;
     "Bu sayfalarda; insan, hakiki acıyı, ıstırabı, bir gölge halinde bile olsa, seferberliğin aç İstanbul'unu buluyor."


Altı Çizilesi:
   Felaketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil. Annelere anlatılan kederler taksim değil zarbedilmiş olur: Çocuklarının felaketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyür de büyür.

   Öyle bir yaştaydım ve öyle bir mizaçtaydım ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan... Zavallı çocuk... 

  Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgâr dalgasıyla, herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: "Buradayım!" der. 

  Herkes yalandan nefret eder ve yalan söyler.



Kitabın Tanıtımından:
   "Ben Peyami'nin bu son romanını üç defa okudum, otuz defa daha okuyabilirim ve okuyacağım. Bu kitabın karşısında ben, yıldızlı göklerin sonsuzluğuna bakan ve o layetenahi (sonsuz) alemde yeni pırıltılar, o zamana kadar hiçbir gözün görmediği acayip, fakat hakiki alemler keşfeden müneccimin hayranlığını duymaktayım. Eğer ıstırabı, azabı ve neşeyi coşkun bir ciddiyetle duyan öz ve halis halk kitleleri okuma yazma bilselerdi, bu
romanın, on bin, yüz bin, hatta bir milyon satması işten bile değildir."
Nâzım Hikmet

 "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Peyami Safa, sanatının olgunluk dönemine giriyor. Bugünkü Peyami Safa'yı bize işaret eden ilk kusursuz, yetkin, bütünüyle insancıl ve her satın göğüsten kopmuş bir damar gibi taze ve hayat fışkıran bir kitap."
Cahit Sıtkı Tarancı

29 Temmuz 2014 tarihinde "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nu en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapAmbarı 3,90 TL 
Babil 4,00 TL
KitapStore 4,08 TL
Arkadaş 4,14 TL
OkuOku 4,14 TL
İnkilap 4.20 TL


wikipedia.org
Peyami Safa Hakkında:
    1899 yılında İstanbul'da doğdu. Meşhur şair İsmail Safa'nın oğludur. Düzenli bir öğrenim göremedi. Kendi kendisini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezaretinde çalıştı. Öğretmenlik (1914-1918) ve gazetecilik (1918-1961) yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı.

   Kardeşi İlhami Safa ile Yirminci Asır adlı bir akşam gazetesi çıkardı. Bu gazetede, "Asrın hikâyeleri" adıyla ilk hikâyelerini imzasız yayınladı (1919). Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Oğlu Merve'yi, askerliğini yaptığı sıra kaybetti. Bu olay onu, çok sarstı. Bir kaç ay sonra, 15 Haziran 1961 tarihinde, İstanbul'da öldü. Edirnekapı Şehitliği'nde gömülüdür. Öldüğü zaman Son Havadis gazetesi başyazarı idi.

   Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı, Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar öğrenmiştir. 43 yıl hiç durmadan yazmıştır. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçidir. Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul ve Aziz Nesin'le polemiğe girişmiştir.

   Peyami Safa, edebî değeri olmayan romanlarını "Server Bedi" imzası ile yayınladı. Sayıları 80'i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Peyami Safa'nın fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem verir. Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyet değişimin yol açtığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işledi.

Peyami Safa Eserleri:
Roman
Gençliğimiz (1922)
Şimşek (1923)
Sözde Kızlar (1923)
Mahşer (1924)
Bir Akşamdı (1924)
Süngülerin Gölgesinde (1924)
Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925)
Canan (1925)
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930)
Fatih-Harbiye (1931)
Attilâ (1931)
Bir Tereddüdün Romanı (1933)
Matmazel Noraliya'nın Koltuğu (1949)
Yalnızız (1951)
Biz İnsanlar (1959)

Hikaye
Havaya Uçan At

İnceleme - Deneme
Türk İnkılâbına Bakışlar (1939)
Büyük Avrupa Anketi (1938)
Felsefî Buhran (1939)
Millet ve İnsan (1943)
Mahutlar (1959)
Mistisizm (kitap) (1961)
Nasyonalizm (kitap) (1961)
Sosyalizm (kitap) (1961)
Doğu-Batı Sentezi (1963)
Sanat-Edebiyat-Tenkid (1970)
Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca (1970)
Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971)
Din-İnkılâp-İrtica (1971)
Kadın-Aşk-Aile (1973)
Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar (1977)

Aganta Burina Burinata - Halikarnas Balıkçısı

$
0
0
AGANTA BURİNA BURİNATA
HALİKARNAS BALIKÇISI
(Cevat Şakir KABAAĞAÇLI)
Bilgi Yayınevi
Ağustos 2003, 11. Baskı
İlk Baskı: Mayıs 1945
208 Sayfa


AFD:
   Aganta Burina Burinata nam-ı değer Halikarnas Balıkçısı'nın okuduğum ilk kitabı oldu. İlk başta yazarımızdan kısaca bahsetmek lazım. Soyu II.Abdülhamit sadrazamı Cevat Şakir Paşa'ya dayanan Cevat Şakir Kabaağaçlı yazdığı bir öyküsünden dolayı kalebentlikle  (kale sınırlarının içerisinden çıkmama cezası) Bodrum'a sürgüne gönderilir.  Bu sürgünle, ömrünün 25 yılını geçireceği Bodrum'a aşık olur. Bu yüzden mahlas olarak da Bodrum'un antik çağdaki adı Halikarnas'ı seçer. 

     Aganta Burina Burinata'nın anlamı denize açılırken kullanılan bir söz olan "serenlerin üstündeki üst ve alt yelkenleri tut" demekmiş. Bu kitaba da en çok bu isim yakışırmış zaten. 

     Kitabımız Bodrum'da doğan Mahmut'un hikayesini anlatıyor. Tüm ailesi denizci olan Mahmut doğal olarak denizci olmak istemektedir. İçinde karşı konulmaz bir deniz sevdası vardır. Fakat kaptan olan babası denizciliğin öyle dışarıdan görüldüğü gibi güllük gülistanlık olmadığını en acı şekilde öğrenmiştir. Mahmut'tan istediği tek şey ise, onun denizden uzak durmasıdır. Çünkü deniz hırçındır, deniz insanı aç, çıplak, yoksul bırakır... Babasının denizden uzak dursun diye çırak olarak yolladığı eskici de bile deniz sevdasıyla yanıp tutuşmaktadır. Günlerden bir gün babasının tüm ısrarlarına rağmen bir denizci oluverir Mahmut. Deniz sevdası başkadır ama geçim sevdası daha da başka, deniz babasının dediği gibi Mahmut'u aç, çıplak ve yoksul bırakmıştır. Denizde gemiden gemiye, limandan limana gezmekten bir aile dahi kuramamıştır. Bir gün ayağına bir fırsat gelir, toprak ağasının kızı Ayşe Mahmut'a gönlünü kaptırmıştır. Ayşe'nin babası da bu evliliği onaylamaktadır, yalnız tek şartları artık  denizden uzak durması ve topraklarla ilgilenmesidir. Mahmut zorlanarak da olsa bu teklifi kabul eder. Bence de hikaye tam da burada başlar.

    Mahmut toprak ağası olmuştur, çok sevdiği bir eşi, günün şartlarına göre mükemmel bir hayatı vardır. Fakat ilk sevgilisi denizin yüreğine bıraktığı ateş sönmüş sanılsa da kor halinde durmaktadır. Özlemle denizi anmaktadır. Peki Mahmut'un seçimi ne olacaktır? Ona acıdan başka bir şey vermeyen, asla daha fazlasını da vaat etmeyen ilk göz ağrısı deniz mi yoksa ona huzur ve refah sağlayan eşi Ayşe ve toprakları mı? 

    Halikarnas Balıkçısı'nın okuduğum ilk kitabı olduğunu söylemiştim, kitabı beğendim, diğer kitaplarını da okumak isterim.  Kitaptaki tek sıkıntı benim gibi denizcilikle, denizcilik terimleriyle ilgisi olmayanlar için özellikle ilk bölümlerde oldukça fazla denizcilik teriminin geçmesi. Tabii ki denizcilikle bu kadar iç içe olan bir kitapta bu terimlerin olması gayet normal. Ben okumamı daha da anlamlandırmak için sürekli sözlüğe müracaat ettim. 

      Milli Eğitim Bakanlığı'nın da "100 Temel Eser" arasına aldığı Aganta Burina Burinata hangi yaşta olursak olalım mutlaka okunmalı. Ee o zaman, aganta....


Kitabın Tanıtımından:
   "Balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler...Halikarnas Balıkçısı'nın hikaye ve romanlarıyla gelen bu tipler, sadece edebiyata ilk kez geldikleri için ilginç değildirler. Balıkçı, denize bağlı olarak, güzelliği, özgürlüğü, başkaldırıyı, insanoğlunun geçmişteki ve gelecekteki arayışlarını kayıplarını, bunalımlarını, korkularını, ışığı kırar gibi kendiliğinden alabildiğine etkin bir anlatımla ortaya koyarak, çağdaş insancıl bakışla eski uygarlıklar arasındaki bağları göstermiştir.

27 Temmuz 2014 tarihinde "Aganta Burina Burinata"ı en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
KitapStore 9,49 TL
Arkadaş 9,62 TL
Babil 9,75 TL
Pandora 10,27 TL 
OkuOku 10,40 TL
KitapZen 10,40 TL


wikipedia.org
Halikarnas Balıkçısı Hakkında:
    II. Abdülhamit dönemi sadrazamlarından Cevat Paşa'nın kardeşi, tarihçi-yazar-vezir ve sefir Mehmet Şakir Paşa 16/17 Nisan 1890 gecesi bir oğlu oldu. Çocuğa, anasının o gece düşünde Musa Peygamberi görmesi dolayısıyla "Musa", amcasının ve babasının adlarından ötürü "Cevat Şakir" adları verildi.

 Musa Cevat Şakir'in çocukluğu, babasının atandığı Atina/Faleron'da, beş yaşından sonra istanbul/Büyükada'da geçti. Bu yıllarda resim yeteneğiyle dikkati çeken M.C. Şakir, bir yandan özel dersler alırken, bir yandan Büyükada Mahalle Mektebinde okudu. İngilizceyi hayli iyi kavradığı için, hazırlık okumadan Robert Kolej birinci sınıfına alındı. Bu okulu, ilk mezunlarından biri olarak pekiyi dereceyle bitirdi.

  Kendisi, kendini bildi bileli denizci olmak istiyordu. Ama ailesinin ısrarı üzerine İngiltere'nin Oxford Üniversitesine gönderildi. Orada "Yakın Çağlar Tarihi" bölümünde öğrenim gördü. Bu arada, Oxford'un ünlü kitaplığından yararlandı. Yurda dönünce İstanbul'da, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazdı, karikatür ve kapak resimleri çizdi.

   Resimli Hafta dergisinin 13 Nisan 1925 günlü sayısında yayımlanan "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler?" başlığı ve "Hüseyin Kenan" imzasıyla yayımlanan yazısı yüzünden üç yıl kalebentlikle Bodrum'a sürüldü. Cezasının son yarısını İstanbul'da geçirdikten sonra yeniden döndüğü Bodrum'da yaklaşık çeyrek yüzyıl kaldı. Bodrum'un Karia çağındaki adından esinlenerek "Halikarnas Balıkçısı" takmaadını kullanır oldu. Bodrum'un gelişmesine ve Anadolu uygarlığının tanınıp tanıtılmasına olağanüstü katkılarda bulundu.

   Çocuklarının ortaöğrenimleri için 1947'de yerleştiği İzmir'de gazetecilik, yazarlık ve turist rehberliği yaptı. 13 Ekim 1973 Cumartesi günü saat 15.10'da İzmir'de öldü ve Bodrum'da, "manevi oğlu"Şadan Gökovalı ile birlikte seçtiği yerde gömüldü.

Halikarnas Balıkçısı Eserleri:
Öykü
Ege Kıyılarından (1939)
Merhaba Akdeniz (1947)
Ege'nin Dibi (1952)
Yaşasın Deniz (1954)
Gülen Ada (1957)
Ege'den (1972)
Gençlik Denizlerinde (1973)
Parmak Damgası (1986)
Dalgıçlar (1991)
Çiçeklerin Düğünü (1991)
Ege'den Denize Bırakılmış Bir Çiçek
Mavi Zamanlar

Roman
Aganta Burina Burinata (1945)
Ötelerin Çocukları (1956)
Uluç Reis (1962)
Turgut Reis (1966)
Deniz Gurbetçileri (1969)
Bulamaç

Otobiyografi
Mavi Sürgün (1961)

Deneme
Anadolu Efsaneleri (1954)
Anadolu Tanrıları (1955)
Anadolu'nun Sesi (1971)
Hey Koca Yurt (1972)
Merhaba Anadolu (1980)
Düşün Yazıları (1981)
Altıncı Kıta Akdeniz (1982)
Sonsuzluk Sessiz Büyür (1983)
Arşipel (1993)

Çocuk Kitabı
Yol Ver Deniz
Denizin Çağrısı
İmbat Serinliği
Nasrettin Hoca
Gündüzünü Kaybeden Kuş
Deniz Gurbetçileri
Define Adası
Tünek Ahmet

İngilizce yazdığı kitaplar
An Outline of the History of Turkey (Türkiye Tarihinin Bir Özeti) Turizm ve Tanıtma Bakanlığına vermiş, yayımlanmamış
The Meditteranean Civilization (Akdeniz Uygarlığı) Dışişleri Bakanlığına vermiş, yayımlanmamış
Ephesus (turistik kılavuz; Türkiye'de ilk)
Halicarnassus (turistik kılavuz)
Asia Minor

Çeviri
Hortlak Rikşav - Rudyard Kipling (1939)
Uykulu Kuytu Menkıbesi - Washington Irving
Viewing all 276 articles
Browse latest View live